31 Aralık 2006

BEKLE


bekle
belki bir gün karşına çıkar
terk edip gittiğin anılar...


08.12.2002
Brky

ANLATAMADIĞIM AŞK


Bırak gece olsun
Kapansın tüm ışıklar
Ay bile gizlensin bulutların ardına
Geceler boyu sürsün dargınlıklar

Bırak güneş doğsun
Dağılsın bulutlar gökyüzümden
Seni hatırlatsın bana her sabah

Sonra tekrar gece olsun
Bir ağırlık çöksün üzerine
Bir yorgunluk...
Derin bir uykuya dal
Güzel rüyalar gör o gece
Belki bana rastlarsın da
Rüyalarının birinde
Anlatamadığım aşkımı
Anlarsın böylece...

09.11.2003
Brky

MASALLARIN MASALI


Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınarla bana.

Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla ben, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
Sonra o da gidecek.

Su başında durmuşuz
Su serin
Çınar ulu
Ben şiir yazıyorum
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak
Çok şükür yaşıyoruz
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Dolapdere Big Gang - Local Strangers Albümü Çıktı


Son zamanlarda dinlediğim en güzel albüm! Download adresini vermiyorum gidin satın alın arkadaşlar:D Böyle güzel müzik yapanlar desteklenmeli...

Dolapdere Big Gang, dünyaca ünlü pop ve rock parçalarını Klasik Türk Müziği sazlarıyla yorumlayan müzik topluluğu. Kanun, klarnet, keman, darbuka gibi müzik aletleri ile batı müziklerini renklendiren Dolapdere Big Bang; Sting, Depeche Mode, Madonna, Michael Jackson, REM, Gloria Gaynor, Simply Red gibi dünya devlerinin bestelerini herkesi hayran bırakacak tarzda çalmakta.

Kurulduğu dönemde sadece enstrümantal çalışan Dolapdere Big Gang, son iki yıldır bünyesine vokal de katarak yorumunu zenginleştirdi. “Dolapdere çetesiyiz, silahımız sazımız” diyen topluluğun üyeleri şu sıralar albüm kayıtlarını tamamladı. Ve albümleri çıktı.

Emir Yeşil (Vokal)
Gökay Süngü (Keyboard)
Mustafa Olgan (Kanun)
İsmail Darıcı (Percussion)
Aykut Sütoğlu (Klarnet, Trompet)
Yusuf Çalkan (Keman)
Memduh Akatay (Percussion)
İrfan Keçebaşoğlu (Bas)

Albümleri gerçekten güzel olmuş.

Dolapdere Big Gang - Local Strangers (2006)

01.Englishman In New York (Sting)
02.Smoke On The Water (Deep Purple)
03.Losing My Religion (R.E.M.)
04.Its Raining Man (Various Artists)
05.Billie Jean (Michael Jackson)
06.Something Got Me Started (Simply Red)
07.Enjoy The Silence (Depeche Mode)
08.Shut Up (Black Eyed Peas)
09.Feel (Robbie Williams)
10.Serenade (Steve Miller Band)
11.La Isla Bonita (Madonna)
12.Cant Take My Eyes Off You (Various Artists)

Bağdat’ın láneti: Irak’ın hiçbir lideri yatağında can veremedi


Saddam Hüseyin’in idamı, Irak’ın bir özelliğinin asla değişmediğini gösterdi: Bağdat’ta 73 seneden bu yana várolan ve Iraklı liderlerin yataklarında can vermemeleri ve makamlarını mutlaka darbeyle, suikastle yahut kuşkulu kazalarla bırakmaları ádetinin hálá devam ettiğini...

Bugün bu sayfada, Irak’ta 1921’den bugüne kadar işbaşına gelen liderlerin listesi ve ákıbetleri yeralıyor. Ben, Saddam Hüseyin’in de dün sabah aynı ákıbete uğraması üzerine gelecekteki liderlerin, meselá káğıt üzerinde de olsa Irak’ın hálen cumhurbaşkanlığını yapan Celál Talabani’nin ve ondan sonrakilerin ákıbetlerini merak ediyorum.

TARİHİN ceberrutlar resmigeçidinde, Saddam Hüseyin de yerini aldı. Muhabirlik yıllarımda Ortadoğu’da senelerce yaşadım, daha birçok ülkede, en acımasız diktatörlerin hüküm sürdüğü memleketlerde bulundum ama Irak’tan başka hiçbir yerde Saddam Hüseyin’in rejimi kadar baskıya, kana ve gözyaşına dayalı bir idare görmedim.

Dicle sahilindeki balık lokantalarında beraberce hoş zamanlar geçirdiğiniz bazı dostlarınızı Bağdat’a bir sonraki gidişinizde hayatta bulamamanın hüznünü ifade edebilmek çok zordur. Hattá, sadece dostlarınızın değil, evlerinin bile idamlarından hemen sonra buldozerlerle yokedilmiş ve ailelerinin kaybolmuş olduklarını öğrenmenin ıztırabını kelimelere dökmeye çalışmak, boş bir gayret gibidir. Kaybolan tanıdıklarınızın başlarına nelerin geldiğini gayet iyi bildiğiniz halde ákıbetlerini merak edip sorduğunuzda etrafınızın bir cüzzamlıdan kaçarcasına boşalmasını hissedebilmeniz için, o ánı yaşamanız gerekir.

Saddam Hüseyin’in iktidarı yüzbinlerce kişiye işte bütün bu üzüntülerin çok daha ağırını yaşatmış ve Irak, her gün çıkartılan milyonlarca varil petrolün geliriyle mükemmel bir refah toplumu olabileceği halde korkunun, baskının ve terörün hüküm sürdüğü bir kan ve gözyaşı beldesi háline gelmişti.

Dolayısıyla, ben, Irak’ı bugünkü batağa sürükleyen ve binlerce kişinin hayatına málolan Amerikan işgalinin bile, ömrünü dün sabaha karşı celládın ilmiğinde noktalayan Saddam Hüseyin zamanında çekilenlerden evlá olduğuna inanırım.

Saddam’ın idamı, Irak’ın değişmeyen bir özelliğini daha gösterdi: Bağdat’ta 73 seneden buyana várolan bir geleneğin, Iraklı liderlerin yataklarında can vermemeleri ve makamlarını mutlaka darbeyle, suikastle yahut kuşkulu kazalarla bırakmaları ádetinin hálá devam ettiğini...

Bu sayfada, Irak’ta 1921’den bugüne kadar işbaşına gelen liderlerin listesini ve ákıbetlerini okuyacaksınız. Ben, Saddam Hüseyin’in de dün sabah aynı ákıbete uğraması üzerine gelecekteki liderlerin, meselá káğıt üzerinde de olsa Irak’ın hálen cumhurbaşkanlığını yapan Celál Talabani’nin ve ondan sonrakilerin ákıbetlerini merak ediyorum.

Parçaladılar, kurşuna dizdiler yahut köpeklere yedirdiler

AMELİYAT MASASINDA KALDI

KRAL BİRİNCİ FAYSAL: Birinci Dünya Savaşı yıllarında bize karşı başlayan Arap isyanının hazırlayıcısı olan Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğluydu ve isyanın başından itibaren içinde bulunmuştu. 1921’de krallık olan Irak’ın tahtına geçti, 1933’e kadar tahtta kaldı ve İsviçre’de basit bir apandisit problemi yüzünden yattığı ameliyat masasından kalkamadı. Ölümünün arkasında İngiltere’nin bulunduğu söylendi.

OTOMOBİLİ DUVARA ÇARPTI

KRAL GAZİ: Faysal’ın oğluydu. Babasının ölümünden sonra oturduğu tahtta sadece altı yıl kalabildi. İktidarı sırasında, Arap dünyasını birleştirmeye çalıştı ama 1939’da kendi kullandığı otomobiliyle bir duvara çarparak can verdi. Otomobilin frenlerinin İngiliz ajanlar tarafından gevşetildiğine inanıldı.

CESEDİNİ KÖPEKLERE YEDİRDİLER

KRAL İKİNCİ FAYSAL: Gazi’den sonra, Irak tahtına dört yaşındaki oğlu İkinci Faysal çıktı, küçük kralın büyük amcası olan Hicaz’ın eski kralı Ali’nin oğlu Prens Abdülilláh kral naipliğine getirildi ve İngiltere bölgede yeniden söz sahibi oldu. Faysal, 1957’de Osmanlılar’ın son hükümdarı Sultan Vahideddin’le Halife Abdülmecid Efendi’nin küçük torunu olan Mısır Prensesi Fazile İbrahim ile nişanlandı ve düğün hazırlıkları yapıldığı sırada, 1958’in 14 Temmuz’unda, Bağdat’ta askeri bir darbe yaşandı. Prens Abdülilláh, Başbakan Nuri Said Paşa ve kraliyet ailesinin neredeyse tamamı yataklarında parçalandılar. Vücuduna birkaç kurşunun isabet ettiği genç kral hastahaneye kaldırıldı ama darbeci subayların "Hayata döndüğü takdirde hepimizi kurşuna dizdirir" diyerek doktorların müdahalesine izin vermemeleri üzerine, Faysal, hastahanenin bir koridorunda yerlerde can verdi. Sonraki günlerde, kralın ve kraliyet ailesinin diğer mensuplarının cesedlerinin köpeklere yedirildiği anlatıldı.

MAKAMINDA VURDULAR

GENERAL ABDÜLKERİM KASIM: Irak’ta krallığa son veren 1958 darbesinin görünürdeki lideriydi. İktidarda beş yıl kalabildi ve 8 Şubat 1963’te o da bir darbede öldürüldü.

HELİKOPTERİ DÜŞTÜ

GENERAL ABDÜSSELÁM ARİF: 1958 darbesinin arkasındaki asıl ismin Abdüsselám Arif olduğu söyleniyordu. Arif, Abdülkerim Kasım’ın 1963’te ortadan kaldırılmasından sonra Irak’ın hákimi oldu ve aşırı Arap milliyetçisi bir politika takip etti ama 1966’nın 15 Nisan’ında şüpheli bir helikopter kazasında hayata veda etti.

İSTİFA ETTİ, SONRA DA ÖLDÜ

AHMED HASAN EL BEKR: 1968’deki Baas darbesinin liderlerindendi. Aynı senenin 30 Temmuz’unda Cumhurbaşkanı ilán edildi, 1979 Temmuz’unda sağlık sebepleri yüzünden görevini bıraktığı ve başkanlık yetkilerini yardımcısı Saddam Hüseyin’e devrettiği açıklandı. 1982’de ölen Hasan el Bekr’in tabutunu Saddam Hüseyin gözyaşları içerisinde taşırken, Iraklılar sábık liderin hayatına Saddam’ın tabancasından çıkan bir kurşunun son verdiğini fısıldıyorlardı.

DARAĞACINDAKİ İLK LİDER

SADDAM HÜSEYİN: Yaptıklarını ve ákıbetini yazmama lüzum yok! 1979’dan buyana iktidardaydı ama ölümü, Irak’ta liderleri ortadan kaldırma metodunda bir değişiklik yarattı. Irak’ın Saddam öncesindeki bütün liderleri ya parçalanmış yahut kurşunla can vermişlerdi; Saddam Hüseyin tarihlere "Bağdat’ta darağacına çıkartılan ilk lider" olarak geçti.

Murat BARDAKÇI
Hürriyet

30 Aralık 2006

Seni tenhada kıstırırım!


Gaffur'un tenhada kıstırırım videosu. :)

Buradan buyrun...

BİR GECE MASALI


Bir gece
Hiç tatmadığım bir duyguydu tattığım
Uzağımdaydı, gülüyordu
Baktım... baktı...
Ben yürüyordum
O arkamdan geliyordu.

Aynı gece tanıştık
Sihrine kapıldığım bir çift göz
Uçururken beni başka diyarlara
Sordum, olabilir mi?
Durdu... gülümsedi...
Anlatamayacağım bir duyguydu içimdeki
Yürüyorduk...

Başka bir zaman
Yine gece oldu
Her gece olduğu gibi...

Kulağımı tırmalayan bir çığlık
Ve puslu gören gözlerimle ben
Yıldızları seyrederken
Gecelerin adaletsizliğini düşünüyordum
O yoktu...

“Devam eden geceler, yıldızlar ve ben
Ve yine yoktun sen...”



07.07.2003
brky

29 Aralık 2006

AŞK ROMANI


Biten sadece bir aşk değil
Biten bir roman
Ayrılık
Bu romanın son sayfasında yazan

Yeni bir aşk başlar
Yeni bir roman yazılır
Seni de sevecek başka biri
Bulunur.


02.01.2004
Brky

Yokluğun...



Yokluğun;
terkedilmiş harap bir evin eskimiş tahta askılığında
unutulmuş bir şemsiye gibi...

Yokluğun;
artık yasayamayacagını anladıgı evden cıkan
aşık adamın ayakkabısının çıkardığı
yalnızlık senfonisi gibi...

Yokluğun;
ölümüne pişman olsa da asla affedilemeyecek olan bir
idam mahkumunun infaz günü gibi...

Yokluğun;
sebepsiz yere kopan fırtınadan en çok hasarı gören
çaresiz insanoğlu benliği gibi


Manolya Turabik

Berkay;
Teşekkürler Manolya;)

28 Aralık 2006

Barkod


Hepimiz günde en az bir kere ihtiyacımız olan herhangi bir ürünü almak için bakkala veya markete gideriz. Aldığımız her ürünün üzerinde değişik kalınlıktaki çizgilerden oluşan bir etiket vardır. İhtiyacımız olan ürünleri aldıktan sonra parasını ödemek için kasaya geliriz. Kasada duran kasiyer satın aldığımız ürünlerin üzerindeki etiketleri tek tek bir el tarayıcısından geçirerek size ödemeniz gereken toplam tutarı söyler.
Hiç merak ettiniz mi bu etiketler ne işe yarıyor, etiketin üzerindeki rakamlar ve çizgiler ne anlama geliyor?

Devam.. >>

İnanılmaz Resim!


Eğer linkteki resimlere bilgisayarınızın hemen önünden bakarsanız, kızgın yüzün solda, sakin yüzün sağda olduğunu görüyorsunuz... Hadi bir de aynı resme 2-3 metre uzaklaşıp bakın... Bu illuzyon Glasgow Üniversitesi'nden Phillippe G. Schyns ve Aude Oliva tarafından yaratılmış. Bu resmin çıktısını alın, gene aynı özelliği gösteriyor ;)

27 Aralık 2006

Aşkı Önemsiyorum


Uçurtması elinden alınmış çocuk gibiyim. Bilirsin uçurtmalar çocuklar ne kadar önemlidir. Hani çocukken alış-verişe giderdik annelerimizle. Ayakkabı alınacaktır. Gezersin, bakarsın; fakat bir türlü aradığını bulamazsın. Sorarlar "Nasıl bir ayakkabı istiyorsun?" diye. Verecek bir cevap bulamazsın. Anlatmaya kalksan anlamazlar ya da tarif edecek kelime gelmez aklına. Ve derler ki "Ne aradığını bilmiyor." Çok kızarsın içinden sinirlenirsin, gözlerin dolar, sonra sakinleşirsin güler geçersin. Aramaya devam edersin. Dolanırsın dolanırsın bulamazsın. Yorulursun, bitkin düşersin artık onu bulamayacağını düşünmeye başlarsın, tam umudunu kesmek üzereyken onu görürsün "İşte bu!" dersin. Giyersin, denersin tam sana göredir. Ama her zaman ki gibi önüne gene bir engel çıkar: Fiyatı. Neden bu kadar pahalıdır? Çünkü işçilik iyidir. Ve eğer o ayakkabıyı almak istiyorsan biraz beklemen gerektiği söylenir. Beklemeye başlarsın. Sürekli o ayakkabıyı düşünürsün, hayaller kurarsın. Tüm dünyan o ayakkabıya kilitlenmiştir. Günler geçmek bilmez. O gün hiç gelmeyecek zannedersin. Sonra o gün gelir, ayakkabını almaya gidersiniz annenle. Yollar bir türlü bitmek bilmez, uzadıkça uzar. Sonra büyük bir mutluluk ve heyecanla içeriye girersin, fakat ayakkabın satılmıştır. O artık senin değil başkasının ayakkabısıdır. Dünyan kararır, hayallerini senden çalmışlardır. O anda yaşadığın hayal kırıklığı hiçbir şeye benzemez. Çocuk kalbin nasıl da büyük bir yara almıştır. Acı çekersin, canının yandığını hissedersin, bütün vücudunu ateş sarar, alev alıp yanacağını düşünürsün, sonra gözlerin dolar ve o gözyaşlarıyla içindeki alevi söndürebileceğine inanırsın.
İşte bende bunları yaşıyorum. Hayatım boyunca seni bekliyorum,hayatıma kimseyi sokmuyorum, çünkü aşkı önemsiyorum. İlk sevgilim özel olmalı diyorum, ayrıldığım zaman en ufak bir pişmanlık duymayayım diyorum ve seni bekliyorum... Nafile yere!
Ayakkabını başka biri aldığında paraya söver sayarsın. Öfkeni, hayal kırıklığını paradan çıkarırsın. Daha doğrusu çıktığını sanarsın. Peki ben şimdi kime ne diyebilirim? İçime atıyorum tüm duygularımı. Günün birinde seninle basit bir konu yüzünden kavga edersem sakın şaşırma. Gerçi bu çok küçük bir ihtimal, ama...
Senin yanında olup da sevdiğin sevgilin olamamak... İşte bu yüzden sana öfkeleneceğim, kızacağım ve seni çok özleyeceğim. Belki başka bir gün, başka bir yerde, başka bir zamanda demek isterdim, ama başka bir yer, zaman olmayacak. Çünkü biliyorum ki bu dünyadan başka yaşayabileceğimiz bir dünya yok. Gösterdiğimiz bunca çaba, emek, döktüğümüz kan, yitirdiğimiz can bunun için ya bu dünya için yaşanabilir bir dünya için...
Söylenebilecek o kadar söz varken ben artık hiçbir söz söylemiyorum. Susuyorum, susuyorum, susuyorum... Nedenini bilmeyerek susuyorum. Sonra gökyüzüne bakıyorum, güzeller güzeliyle konuşuyorum. Onunla konuşmak iyi geliyor bana. Sonra yatağıma uzanıyorum, gözlerimi kapatıyorum ve seni düşünüyorum. Rüyamda o güzelim ayakkabının önünde durmuş bekliyorum. Uyanıyorum, ayakkabıyı aldığımı hayal ediyorum. Ve boş bir umutla seni bekliyorum.

Öykü Ağtaş

Berkay:
Teşekkür ederim Öykü!;)