24 Ocak 2007

PAPATYA


Şimdi sizlere çok sevdiğim dostum İlkay'ın bir çalışmasını dinletmek istiyorum... Çok küçük bir kısmı var maalesef ama bu bile yetiyor insanı sakinleştirip güzelleştirmeye:) Söz verdi, en kısa zamanda tamamını da gönderecek... Parça ile ilgili yorumlarınızı ilkayaktas@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz... Ama buraya da bişeyler karalayın:P

Buradan dinleyebilirsiniz

21 Ocak 2007

Kıtaların Kayması



Resme tıklayın...

Milyon, milyar, trilyon, katrilyon... Ya sonra???

Milyon, milyar, trilyon, katrilyon... Ya sonra??? 450 basamağa kadar bütün sayılar!!

Buradan...

Bunları Biliyor muydunuz?


* Atatürk'ün geometri isimli bir kitap yazdığını biliyor muydunuz?

Atatürk, ölümünden bir buçuk yıl kadar önce, üçüncü Türk Dil kurultayından hemen sonra 1936 - 1937 yılı kış aylarında kendi eliyle Geometri isimli bir kitap yazmıştır. Bu 44 sayfalık yapıttaki boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesit, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı,eksi, çarpı, bölü, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı gerekçe gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir.

Bu konuyla ilgili Ömer L. Örnekol'un tarihsel bir anısı;

"Atatürk, Sivas'a son kez 13 Kasım 1937 tarihinde geldiklerinde, kendilerini, Sivas Lisesinin Kızılırmak oymağı İzcileri olarak istasyonda karşıladık. Yanlarında Kültür bakanı Saffet Arıkan, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen, İsmail Hakkı Tekçe ve yaveri Naşit Mengü bulunuyorlardı.

Atatürk, lise müdürü matematik öğretmeni Ömer Beygo ve baş yardımcısı, felsefe öğretmeni Faik Dranaz ve öteki ilgililerle birlikte, doğrudan doğruya liseye geldiler. Burada, ilkin, 4 Eylül 1919'da tarihsel kongrenin toplandığı kongre salonunu ve özel odalarını gezdiler ve duygulandılar. Sonra topluluk halinde, lisenin 9 A sınıfında, programdaki geometri (o zamanki adıyla hendese) dersine girdiler. Bu derste bir kız öğrenciyi tahtaya kaldırdılar. Öğrenci, tahtada çizdiği koşut iki çizginin, başka iki koşut çizgiyle kesiştiğini kesişmesinden oluşan açıların arapça adlarını söylemekte zorluk çekiyor ve yanlışlıklar yapıyordu. Bu durumdan etkilenen Atatürk, tepkisini "Bu anlaşılmaz Arapça terimlerle öğrencilere bilgi verilemez. Dersler Türkçe yeni terimlerle anlatılmalıdır" diyerek belirtip ve tebeşiri eline alıp, tahtada çizimlerle "zaviye" nin karşılığı olarak açı, "dılı" nın karşılığı olarak "kenar"; müselles"in karşılığı olarak üçgen gibi Türkçe yeni terimleri kullanarak, birtakım geometri konularını ve bu arada Pisagor teoremini anlattılar.

Atatürk, bugün dilimizde karşılığı "koşut" olan "muvazi" sözcüğünün yerine kullandıkları "paralel" teriminin kökenini açıklarken, Orta Asya'daki Türklerin, kağnının iki tekerleğinin bir dingile bağlı olarak duruş biçimine "para" adını verdiklerini söylediler.

Büyük Önderimiz Atatürk, bu derste aynı zamanda Kültür Bakanına, ders kitaplanın birkaç ay içinde Türkçe terimlerle yeniden yazdırılıp, bütün okullara ulaştırılmasını buyurdular.

Bu tarihsel olaya, Sivas Lisesinin öğrencisi olarak tanık olmam benim için mutlu ve unutulmaz bir anıdır."

Ömer L. Örnekol, Bilim ve Teknik Dergisi, Kasım 1982.

18 Ocak 2007

Türkçe'miz "Oha falan" oldu

Yıl: 1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı.. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.."

Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum,
yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim.."

Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra
kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim.."

Yıl: 1995
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Fenâ hâlde kal geldi yâni.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim..
Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.."

Yıl: 2006
"Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni.. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni.. Ama concon muyum ki ben,
baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. 'Hav ar yu yavrum?'"


Teşekkürler Didem;)

17 Ocak 2007

SUÇLU




Bazen asıl suçlunun kim olduğunu anlamazsın
En masum anlarında
Kendini suçladığın da olur
Sabahlara güvenip gecelere küsersin
Unutursun geceyle gündüzün kardeş olduğunu
İçin için yersin kendini
Beyninin her noktasında o vardır
Aslında bütün suçlu odur çoğu zaman
Bütünüyle içinde taşırsın onu
Suçu da taşırsın birlikte tabi
Haberin yoktur
O sendedir.


Brky
07.03.2004

SEVGİLİYE



Seni ne kadar sevdiğimi biliyor musun
Kaç gece rüyalarımı süslediğini
Adını sayıklayarak geçirdiğim o hüzünlü geceleri
Sevgilim
Tutabilir misin ellerimi her yalnız kalışımda?

Sana ulaşmak için nelere katlandığımın farkında mısın
Ya gözlerine bakabilmek için verdiğim mücadelenin
Kavrayabilir misin içimdeki ateşin büyüklüğünü
Peki sevebilir misin beni seni sevdiğim kadar?


Brky
08.12.2002

KOKUŞMUŞ AŞK



kokuşmuş aşk
heyecansız sevişmeler
çıtkırıldım sohbetler
pas tutmuş yürek
bir aşkı yaşayamamaya dair ne varsa
benim payıma düştü.

başta bu aşk, yaşayamadıklarıma hevesti
sonra
kokuşmuş aşkın kokusu
üzerime sindi...



Brky
02.01.2004

15 Ocak 2007

SEVGİLİM OLUR MUSUN


Düşüncelerin en sessiz
bakışların en anlamsız olduğu yerdeyim
dakikaların en sorumsuzca geçtiği zamanlarda
kendimleyim ve sensizim.
sevgilim olur musun?

Bir gün daha geçti sensiz
hayallerimde bir gün daha yaşlandın
nereye kadar gider bilmiyorum ama
her an sevgilin olmaya hazırım
ansızın
sevgilim olur musun?


Brky
13.11.2002

SENİNLEYKEN



Üşürüm geceleri
Sensizliğin ayazında
Öyle bir rüzgar
Öyle bir soğuk
Yaz ortasında

El ele gezerken, sarhoş
Şehrin buz tutmuş sokaklarında
Sırılsıklam olurum terden
Kış ortasında...



Brky
09.11.2003

SEN YETERSİN




tek istediğim sensin
ne ekmek ne su
sen bana yetersin
kaparım gözlerimi
hayalin bile yeter...



Brky
22.02.2004

11 Ocak 2007

Finaller başladı...

Arkadaşlar finaller başladı, hepiniz çok sıkı çalışıyorsunuz belli, ziyaretçi sayımızdaki düşüşten belli bu:Pp

Hepinize başarılar diliyorum...

Peki benim burada ne işim var???
Ben çalışmaya gidiyorum!!! hehe:))

ŞAŞKIN MUHABİR! Anam coştu lan bunlar!

Skytürk muhabirinin canlı yayın kazasını spiker nasıl toparladı!


hahaha:))

Nana "Dreams" Mutlaka Dinleyin



Nana » Dreams

CHORUS:
IN MY DREAMS GOD IS TALKING TO ME
IN MY DREAMS I AM DOWN ON MY KNEES
IN MY DREAMS I AM BEGGING YOU PLEASE
LET MY SOUL REST IN PEACE

RAP1:
DREAMS SOMETIMES I ASK THE LORD WHY
MAMA BACK AGAIN IN MY DREAMS YOU ARE ALIVE
I DON'T KNOW REALITY OF FICTION
I GUESS YOU AND THE LORD GUIDING ON MY MISSION
WHO AM I AN ACTOR OR MUSICIAN
DREAMING ALL THESE YEARS FINALLY THE RIGHT DECISION
I CAN'T BREATHE MY MIND IS WIDE OPEN
NIGHTMARES IN THE NIGHT BEDSHEET LIKE AN OCEAN
SLEEPING DEEP I CAN HEAR GOD SPEAK
YOUR LIFE IN MY HANDS CHECK THE BIBLE READ AND PREACH
MY EYES OPEN BEGIN TO REALIZE
I AM STILL IN MY DREAMS WHO'S THE MAN IN DISGUISE
I START TRIPPIN' THINK A SEC ABOUT THE KITCHEN
HAVE TO FACE THE FACT ABOUT MY FUTURE REPUTATION
IN ADDITION MINIMIZE MY AMBITION
LORD WAKE ME UP CHANGE MY SITUATION

CHORUS X 1

BRIDGE:
LIFE IS TOO SHORT TOO SHORT TO LIVE IN ANGER
CAN'T STAND THESE NEGATIVE VIBES
LIFE IS TOO SHORT TOO SHORT TO LIVE WITH DANGER
PLEASE HELP ME GOD TO SURVIVE
CAN´T JUST STAND THESE NEGATIVE VIBES
WON´T YOU HELP ME GOD TO SURVIVE
CAN´T JUST STAND THESE NEGATIVE VIBES

RAP 2.
DREAMS I JUST CAN'T EXPLAIN
THEY BUG ME OUT MAKE ME TRIP IN SO MANY WAYS
I WANT THE TRUTH NOTHING BUT THE TRUTH
ENTIRE 411 I AM GOIN' BACK TO MY ROOTS
WOOP WOOP THAT'S THE SOUND OF THE POLICE
YOUNG GIFTED BLACK I AM DOWN ON MY KNEES
IRRITATED LOST NOWHERE TO GO
HELP ME PLEASE RESCUE ME I AM LOOSING CONTROL
THE SHOW MUST GO ON I WANNA HAVE MY PIECE OF CAKE
SEPERATE GOOD FROM THE BAD AND FAKE
SNAKES ALWAYS WANNA RIDE YOUR JACK AND PLACE
THEIR BEHINDS IN YOUR FACE DISPOSSESS YOUR SPACE
IN MY DREAMS I SEE A PICTURE OF YOUR FACE
LIFE IS TOO SHORT B TAKE A BREAK
I WISH GOOD LUCK FOR YOU AND YOURS
DREAMS SEE ME WALKING THROUGH THAT DOOR

CHORUS X 1

COULD YOU EASE MY PAIN AND SHOW ME GOOD THINGS IS MY LIFE
COULD IT BE THAT I´M JUST TO BLIND, LIFE IS TO SHORT,
TO SHORT TO LIVE IN ANGER, PLEASE HELP ME GOD TO SURVIVE
STILL TALKING IN MY DREAMS, WHITOUT YOU LIFE IS NOT WHAT IT SEAMS
THIS IS SO HARD TO TAKE

Sitede mp3 vermek istemiyorum ama siz bir şekilde edinebilirsiniz, mutlaka dinlemenizi öneririm...

GERÇEK SEVGİLİ


hasretin beni senden daha çok seviyor
çünkü o beni hiç yalnız bırakmıyor
sen bu gece bence
hasretini kıskan sevgilim.



Brky
09.12.2003

SEVGİ BENCİLLİKTİR


Sevgi bencilliktir
beni mutlu ettiğin için severim seni
beni sevdiğin için
iyi hissettirdiğin için bana kendimi
yalnız olmadığımı hatırlattığın için
beni yalnız bırakmadığın için
severim seni
seni var olduğun için severim
çünkü senin var olman
benim mutlu olmam demektir
sevgi bencilliktir...

Brky
19.09.2004

Kitap Önerisi 1: ATLANTİS BULUNDU (CLIVE CUSSLER)

Dünyanın farklı yerlerinde uzun aralarla meydana gelmiş gizemli olaylar, bazı kuvvetlerin harekete geçmesine neden olur. Son iki ay içinde hiçbir şekilde açıklanamayan kimi bilinmezler Dirk Pitt�in dikkatini çekmiş ve bu olayla arasında bağlantı kurmuştur. Araştırmalara başlayan Pitt kendini çok eski zamanlardan günümüze dek uzanan esrarengiz bir olayın içinde bulur. Şimdi, bugüne dek aklına bile getirmediği şeytani bir düşmanla karşı karşıyadır ve kurtarması gereken yanız kendi canı değil, tüm dünyadır.

Mutlaka edinip okuyun dememe gerek var mı bilmiyorum ama siz yine de mutlaka edinip okuyun:)

10 Ocak 2007

AŞK

Aşk nedir? Bana göre aşk hayattır. Hayat içinde bambaşka bir hayat. Olmadık anda karşına çıkan, olmadık şeyler yapan, yaptıran... İlginçtir aşk, hem de çok ilginç...

Belirsizliktir aşk... Belki de bu yüzden güzeldir. Belirsizlik güzeldir ama insana korku verir çünkü insan bilmediğinden korkar... Ama ben aşktan korkmam. Ben aşkı severim, çok severim... Sınırları olmayan bir şeye sahip olmaktır aşk. Sınırları olmayan... Hiç kimse hayatının hiç bir anında sınırları olmayan başka hiç bir şeye sahip olamaz. Sınırları olmayan bir şeye sahip olmak...

Hayal etmesi bile güzel...

Sevda

ödünç olmamalı sevdan ağır aksak yüreğime
kalıvermeli gözlerim o toprak kahvesi gözlerinde
cezayir düğümü gibi bağlanmalı yüreğin ölesiye, sensiz bir hiç olan yüreğime
bakıvermeli ruhunun hesapsız gözleri yorgun gönül pencereme



Teşekkür ederim Manolya'cım, şu sınav zamanında bile bizleri yalnız bırakmadığın için;)
Berkay

SANGRIA

Ben içki içen biri olmama rağmen içkinin içilecek birşey olmadığına inananlardanım. Ama sangria öyle mi? Nedir sangria? Anlatalım...

Sangria İspanya'da hemen her lokantada bulunan çok hoş kokulu, hafif bir içecektir. Şarap, portakal suyu, portakal ve limonu büyük bir sürahinin içinde karıştırın. Şeker ilave edin, buzdolabında soğutun. Bardaklara birer ikişer buz koyup maden suyunu paylaştırın, sangriayı üzerine doldurun.

6 bardak sek kırmızı şarap
1 1/2 bardak portakal suyu
1 portakal, dilimlenmiş
1 limon, dilimlenmiş
toz şeker
buz
1/2 bardak maden suyu


Elinizin altında şarap varsa kalkın bir deneyin bakalım ne çıkacak ortaya... Yalnız dikkatli için, alkol aldığınızı unutmadan... Zira çok güzeldir içmeye doyamazsınız...

Asıl olarak İspanyollara ait olan bu lezzet dansı, zamanla diğer ülkeler tarafından benimsenmiş ve kendi ağız tatlarına uygun karışımlar ile zenginleştirilmiştir.
http://www.lisashea.com/sangria/
Bu linkte değişik ülkelere ait tarifler yeralmaktadır.
Sangria asıl olarak seramik kaplarda, sürahilerde hazırlanmaktadır.

Saygılarımla,

9 Ocak 2007

İstiklal Marşımızın 1924 yılındaki bestesi bambaşkaydı...

Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstiklal Marşı'nın 4 farklı yorumunu CD olarak basarken, marşın 1924 -1930 yılları arasında kabul edilen ilk resmi versiyonu büyük ilgi gördü. Ali Rifat Çağatay’ın 1924 -1930 yılları arasında resmi marş olarak kabul edilen bestesi daha çok sanat müziği ezgileri içeriyor...

Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclis'i tarafından 1921 yılında Mehmet Akif Ersoy’un şiiri Milli Marş için seçilirken, beste konusunda resmi karar çıkmadı. Bestenin kesinlik kazanmaması değişik bölgelerde şiirin farklı bestelerinin söylenmesine neden oldu. İstanbul'da da o yıllarda İstiklal Marşı iki farklı besteyle icra ediliyordu. Bunlar İstanbul tarafında bir çok mekteplerde öğretmenlik yapan Zati Arca ile Kadıköy tarafında Ali Rifat Çağatay’ın besteleri idi.
Bu durum birkaç yıl böylece devam etmiş ve 1924’te Ankara’da maârif vekaletinde toplanan bir kurul, Ali Rifat Çağatay’ın marşını resmi marş olarak kabul ederek ilgili kurullar ile bütün okullara bildirdi. Bu marş, 1924’ten 1930 yıllarına kadar söylenip çalındıktan sonra 1930 sıralarında yeni bir emirle Riyaseti Cumhur Orkestrası şefi (Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi) Zeki Üngör’ün bestesi milli marş bestesi olarak kabul edildi.
İşte 1924 -1930 yılları arasında Ali Rifat Çağatay’ın resmi olarak kabul edilen ve Zeki Üngör'ün bugünkü bestesine kadar kullanılan İstiklal Marşımız...

1924-1930 tarihleri arasında söylenen İstiklal Marşı'nı dinlemek için...

YENİ TON AYARLAMASI YAPILDI
Törenlerde yaşanan marş kargaşasına Kültür ve Turizm Bakanlığı son noktayı koydu. İstiklal Marşı'nın söylenişindeki zorluk üzerine harekete geçen Bakanlık, marşın temiz ve doğru söylenmesi için dört farklı yorum halinde kaydederek, 'prestij CD' si hazırladı. 5 bin adet basılacak CD, büyükelçiliklere, askeri yerlere, okullara, kamu kurumlarına ve yabancı temsilciliklere dağıtılacak. Öğrencilerin tiz seslerde zorlanmadan söylemeleri için 'mi minör' tonunda icra edilen İstiklal Marşı'nın 3 farklı kaydı daha bulunuyor.

İstiklal Marşı'nın 'sol minör tonunda' yeni versiyonunu dinlemek için...

Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen çalışma, Şef Rengim Gökmen yönetimindeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ve Devlet Çok Sesli Korosu’nun icrasıyla TRT Ankara Radyosu Büyük Stüdyoda kaydedildi.
İstiklal Marşı'nın yeni kayıtları ile ilgili teknik açıklama aşağıdadır.
1. İstiklal Marşı / sol minör tonunda (Koro ve Orkestra)
2. İstiklal Marşı /sol minör tonunda / Orkestra (Gerektiği zaman canlı ses topluluklarına eşlik olarak
kullanılabilir.)
3. İstiklal Marşı / mi minör tonunda / Koro ve Orkestra ( Genç koro veya ses topluluklarının tiz seslerde
zorlanmaları durumunda bu kayıttan yararlanılabilir.)
4. İstiklal Marşı / mi minör tonunda / Orkestra (Özellikle sesleri mutasyon dönemindeki genç ses topluluklarının tiz seslerde zorlanmadan söylemeleri için kullanılabilir.)

Kaynak: İlkadım Dergisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı

Mısır Piramitleri İle İlgili Şaşırtıcı Gerçekler

·Piramit dört ana yöne göre düzenlenerek inşa edilmiştir.

·Piramit dünyanın kara kitlesinin merkezinde yer alır.

·Gize’den (piramitlerin bulunduğu kent) geçen boylam, dünyanın denizleriyle anakaralarını iki eşit parçaya böler. Bu boylam ayrıca kadar üstünden geçen en uzun kuzey-güney yönlü boylam olup, bütün yer küresinin uzunluğuna ölçümünde doğal sıfır noktası oluşturur.

·Piramitlerin açıları Nil’in delta yöresini iki eşit yarıya böler.

·Piramit kusursuz bir jeodezik yöneliş noktasıdır. Nirengi sayesinde göze görünen tüm karaların ölçülebildiğini Napolyon’un bilginleri saptamışlardır.

·Gize’nin üç piramidi aralarında bir Pitagor üçgeni oluşturacak biçimde düzenlenmişlerdir. Bu üçgenin kenarlarının birbirlerine orantısı 3:4:5’tir.

·Piramidin yüksekliğiyle çevresi arasındaki oran bir dairenin yarı çapıyla çevresi arasındaki oranın dengidir. Dört kenarlar dünyanın en büyük ve çarpıcı üçgenlerdir.

·Piramitle hem kürenin hacmi hem de dairenin yüzeyi hesaplanabiliyor.

·Piramit dev bir güneş saatidir. Ekim ortasıyla mart başı arasında düşürdüğü gölgeler mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterirler. Piramidi çeviren taş levhaların uzunluğu bir günün gölge uzunluğuna eşittir. Bu gölgenin taş levhalar üstünde gözlenmesiyle günün 0,2419. bölümünde yılın uzunluğu yanlışsız olarak saptanabiliyordu.

·Piramidin dörtgen biçimli tabanının normal kenar uzunluğu 365,342 Mısır endazesine denk gelir. Bu sayı, tropik güneş yılının günlerinin sayısına eşittir.

·Büyük Piramitle dünyanın merkezi arasındaki uzaklık, Kuzey Kutbu’yla arasındaki uzaklığa eşittir ve Kuzey Kutbuy’la dünyanın merkezi arasındaki uzaklığa eşittir.

·Piramidin tabanının yüzeyi, anıtın yarısının iki katına bölündüğünde pi=3,1416 sayısı elde edilir.

·Piramidin dört yüzünün toplam yüzölçümü piramit yüksekliğinin karesine eşittir.

·Büyük Piramidin tepesi Kuzey Kutbu’nu, çevresi Ekvator’un uzunluğunu temsil eder ve iki uzunluk aynı mikyasa uygunluk gösterir.

8 Ocak 2007

Atatürk'ün soy ağacı





Buradan...

TÜRKLER HAKKINDA SÖYLENENLER

İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardir. Icabinda tereddütsüz canini feda edebilecek kadar vatanina bagli olmak. Iste Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardir. Bundan dolayidir ki Türkler öldürülebilir, lakin maglup edilemezler"

Napoleon Bonaparte - Fransiz Imparatoru


"Türklerden bahsediyorum... Düsmanina saldirirken amansiz bir kasirgaya, korkunç bir denize ve insafsiz bir yildirima benzeyen Türk; dost yaninda ve silahsiz düsman karsisinda bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli yildirma, göz kamastiran bu gölü coskun bir denize çevirmek tabiati da inciten bir gaflet olur."

Tasso - Italyan Sair


"Bütün milletler arasinda en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yalnizca Türklerdir. Henüz yabanci tesiri altinda kalmamis olan bir köye gidecek olursaniz; gerçek misafirperverligin ne demek oldugunu orada görüp ögrenirsiniz."

William Martin


"Irk ve millet olarak Türkler, bence genis imparatorluklar içinde yasayan kavimlerin en asili ve basta gelenedir. Dini, sosyal ve örfi faziletleri,tarafsiz kimseler için birer takdir ve hayranlik kaynagidir."

Lamartine-Fransiz Yazar, sair ve Devlet adami.


"Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Bug nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardimda düsman, tepemde cehennemler püsküren günes... Su beni bogmak, düsman beni parçalamak, günes beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, atesin ve suyun yapamadigini onlar bana yaptilar, esir ettiler. Yalniz ayagimda zincir yok,
>zindanda da degilim; istedigimi yapiyorum. Fakat bu defa da sefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni iste bu elmas baga sardilar. Bu kadar alicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasinda hür bir esir olarak yasamak, bilsen ne kadar tatli."

Demirbas Sarl -Isveç Krali (Ruslardan kaçip Osmanliya siginmistir)



"Türkler ölmeyi biliyorlar, hem de iyi biliyorlar. Ben de ölmeyi bilen bir milletin yenilmeyecegini bilecek kadar tecrübeliyim. Burada hiç yoktan ordular kurmak ve bu ordulari ölüme sürüklemek mümkün. Bu imkanlardan bol bol faydalaniyorum. Fakat, meydana getirdigim ordulari sendeleten bir engel var: Türklerin yasayan hatiralari!
Üç-dört yüzyil önce her kudreti ve her milleti yenen Türkler, simdi de silinmez hatiralariyla her tesebbüsü sendeletiyorlar. Hemen her yürekte bu korkuyu seziyorum. Demek ki yalniz Türkleri degil, onlarin tarihini de yenmek lazim. Bu durumda ben, Türklerin düzinelerle milleti idare etmelerindeki sirri da anliyorum. Onlar milletleri bir kere yeniyor fakat kazandiklari zaferleri ruhlara ve nesillere
naksedebiliyorlar."

M. Montecuccoli (Avusturyali Komutan)


"Seceat ve cesaret bakimindan Türklerden üstün; büyük hedeflere ulasmak bakimindan da onlardan dirayetli hiç bir kavim yoktur. Cenab-i Hak onlari aslan sifatinda yaratmistir."

Ibn-i Hassul


Türk, asillerin asilidir. yapma olmayan, gösterisi bulunmayan bu pek yüce asalet ona tabiatin hediyesidir.

Pierre Loti


Türklerin yalniz sonsuz bir cesareti degil, iradeleri sersemlestiren bir sihirbaz zekasi vardir. Iste Türk, bu zekasiyla zafer kazanir, uygarliklar yaratir ve insanlik dünyasinda en serefli hizmeti basarir. Zaten Avrupa'nin yarisini yüzyillarca boyunduruk altina almak baska türlü mümkün olamazdi.

Çarnayev(Rus Komutan)


Silahli milletin en canli örnegi Türklerdir. Bu diyar köylüsünün orak, katibinin kalem ve hatta kadinlarinin etek tutusunda silaha sarilmis bir pençe kivrakligi
vardir. Türk ata biner gibi oturur, kesfe yollanan asker gibi uyanik yürür.

Moltke


Türkler bir irk ve bir millet olarak yeryüzünün en serefli insanlaridir.

La Martine


Savasin zevkini almak isteyen herkes Türklerle savasmalidir.

Towsend (Ingiliz Komutan)


Dogulu önderler, milletlerinin basindan ayrilmayarak her hükümetin temeli olan su iki kanunu hakkiyla yapiyorlar: iyi yola götürmek ve kötülüklerden korumak. Bu asil hareket Ruslardan fazla özellikle Türklerde göze çarpiyor.

Auguste Comte


Türk kadinlarinin en büyük süsü Türk oluslaridir. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takinmiyorlar, belki üzerlerinde tasidiklari o taslari süslemis ve kiymetlendirmis oluyorlar. Çünkü her Türk kadini canli bir inci ve paha biçilmez bir
pirlantadir.

Lady Mary Wortley Montagu


Türk'ün güzel yüzünü, kuvvetli endamini, piriltili kostümünü, zarif tavirlarini, kibar gülüsünü, aslanca kükreyisini firçayla göstermek mümkündür. Fakat pek güç olan, Türk'ün özünü göstermektir. Bu öz, ayisigi gibi görülür fakat gösterilemez.

Decamps (fransiz ressam)



Türkler yaman binicidirler. Türkler hücumunda düsmani bir yaprak gibi çevirip bozarlar.

Câhiz (Arap Bilgini)


Türklerin yürekleri temizdir. Onlarda batil fikirler, basit düsünceler yoktur.

Semame Ibn-i Esres (Arap Bilgini)


Türkler kahramandirlar. Dostlarina zarar vermezler. Fakat kazanç getirirler.

Comenius (Çek Bilgini)



Türklerin biricik sevdikleri sey hak ve hakikattir. Ve hiçbir haksizlik yapmadiklari halde haksizliga ugramislardir.

William Pitt (Ingiliz Devlet Adami)





Türk, Heredot'tan, Tevrat'tan çok eski yüzyillarin tanidigi bir ulustur. Sadelik içinde görkemi, sükunet içinde ihtisami, tahakküm kabul etmeyen bir yüreklilik, alabildigine genis bir fetih aski, sonsuz bir tesebbüs kabiliyeti, bölgelere uymaktan çok bölgeleri kendine uydurma zevki ve aliskanligi Türk milletinin asirlar dolduran tarihinde açikça görülür.

(Ünlü Tarihçi) Hammer



Türkler kahramadirlar, dostlarina zarar vermezler. Yüce Türk milleti tuttugu eli birakmaz, sözünden dönmez, iyi ve kötü günlerde dostundan ayrilmaz. Böyle bir ulusla el ele vermek yeryüzünde her zorlugu yenmek için sonsuz bir güç ve yetenek kazanmak demektir.

Comenius (Çek Bilgini)



Türkler muhakkak ki Avrupa tarihinin ve yakin Asya tarihinin bildigi en halis efendi millettir.

Kayzerling


Her Türk'ün bakisinda silahin ruha verdigi güveni görmek mümkündür. O hayata ve olaylara güvenle bakmayi ögrenmistir.

Molkte



Kilici insafsiz bir beceriyle kullanan Türk'ün eli, yendigi insanlarin yarasini sarmakta da ustadir.

Lord Byron



Türk korkmaz, korkutur. Bir sey isterse onu yapmadikça vazgeçmez. Hangi ise el atarsa basarir.

Semame Ibn-i Esres



Türkçeyi ögrenmek benim için büyük bir mutluluk oldu. Çünkü Türk'ü anlamak için kendisiyle mutlaka tercümansiz konusmalidir. Tercüman, isigi örten zevksiz bir perde oluyor.

Gelland (Fransiz Bilgini)



Türk askeri cesurdur. Anavatanini sever ve onun için gerekirse çekinmeden canini feda eder.

Albert Einstein


Artik Türklerle savasmam. Onlar çok cesur ve iyi insanlar.

Andreas Phitiades



Dünyada iki bilinmeyen vardir. Biri kutuplar, digeri Türkler.

Albert Sorel



Türk toplumunda kisisel nitelik ve deger disinda hiçbir seye önem verilmez.

Baron Büsbek



On ulusun, on yigit adaminin gücü tek bir kimsede toplansa yine bir Türk'e bedel olmaz. Türklerin en çok konustugu sey savastir, zaferdir. Eglenceleri ise attir, silahtir. Türklerin dogruluklari ve namusluluklari ne kadar övülse yeridir.

Charles Mcfarlene



Türk milleti ikibin yildir profesyonel askerdir. Bütün Türklerin meslegi askerliktir.

Donaldson



Dünyanin hangi ordusuna sorarsaniz sorun, Türk askerinin karsisinda düsünmenin hiç de kolay olmadigini veya olamayacagini size söyler.

Donaldson



Türklerle dost ol ama düsman olma.

Gianni de Michelis



Dünyada, Türklerden baska hiçbir ordu bu kadar süre ayakta duramaz.

Hamilton



Türklerden baska dini ve vatani ugruna canini vermeye hazir asker yoktur.

Hamilton



Türkler devlet yikmakta ve devlet kurmakta birinci sinif ustadir. Ülkeleri degil kitalari altüst etmisler ve korkunç saldirislar arasinda sarsilmasi hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmislardir. Tarih Türklerden çok sey ögrendi. Onlarin elinden çikma öyle eserler vardir ki uygarlik için birer süs olmaktadir.

Hammer



Çanakkale'de basarili olamadik. Nasil basarili olurduk ki? Zira Türkler yuvasina girilmis aslanlarin hiddetiyle, cüret ve cesaret kahramanligi ile savasiyorlardi. Böyle bir millet görmedim.

Sir Julien Corbet



Türk gibi ölüme gülerek bakan bir eri baska hiçbir ulusta bulamazsiniz. Yalniz ona iyi bir komutan gerektir.

Mulman



Toplumsal düzenin Türkler arasinda kurmus oldugu iliskilerin hepsinde temiz yüreklilik ve iyi niyet hakimdir. Vatandaslarin birbirlerine karsi borçlu olduklari islemleri yapma ve yerine getirmeleri için baska ülkelerde oldugu gibi senetlesmeye yani yazili belgeye ihtiyaçlari yoktur. Çünkü onlarin övülmeye deger hallerinden biri de verdikleri söze genellikle sadik kalmalari ve karsilarindakini aldatmaktan,
güveni suistimal etmekten çekinmeleridir.

Monradgea D'ohsson



Kendi ulusuna karsi bu kadar dürüst ve cömert olan müslüman Türkler hangi mezhebe bagli olursa olsun ayni dürüstlügü yabancilara karsi da yapar ve yerine getirirler. Bu noktada müslümanla müslüman olmayan arasinda hiçbir fark gözetmezler.

Monradgea D'ohsson



Türk'ü anlamamak için tarihe göz yummak gerekir. Haksiz saldirilar ve adi iftiralar önünde Türk'ün vakur kalisi, kusku yok ki körlerin gerçegi, esyayi anlamadiklarini
düsündüklerinden ve körlere acidiklarindandir. Bu soylu davranis o adi iftiralara ne açik bir cevap oluyor.

Pierre Loti



Türk'ün ahlaki seciyesi çocuklugunda aldigi iyilik telkinleriyle degil çevrelerinde fenalik görmemek suretiyle olusur.

Thomas Thorsten



"Türklerin ruhu yeniden parlayacak ve silah kullanmak için dogan bu kahraman milletin tarihi eski isigini bulacaktir."

Feldmaresal von Moltke -Alman Genelkurmay Baskani

Biliyor musunuz?

Teknolojik gelişmelerin hız kazanmasıyla, kullanılan bazı yöntemler ve araçlar nedeniyle, her geçen gün kirlenen ve yokolan bir doğaya sahip oluyoruz.

-NASA' nın verilerine göre ülkemiz, 50 yıl sonra çöl olacak.

-İstanbul'a her yıl 80 bin ton sülfürik asit yağmuru yağıyor.

-Son 25 yıl içinde Marmara Denizi'nde avlanan balık türü 120'den 5'e indi.

-Dünyada hayvan ve bitki türlerinden, hergün 3 tanesinin soyu tükeniyor.

-Radyoaktif kirlenme yüzlerce sakat doğuma yol açıyor.

-Sanayileşmiş ülkeler 70 bin ayrı tür kimyasal madde üretiyor ve bunların dikkatsiz kullanımı canlı hayatını tehdit ediyor.

Dünyamız yavaş yavaş kirliliğe gömülüyor.

7 Ocak 2007

DÜŞ


Ellerinin sıcaklığını hissettim düşümde
ve kalp atışlarını
ve gözlerini gördüm.
Hiç utanmadan
nasıl da öptüm dudaklarından,
nasıl uyandım kan ter içinde
anlatamam...



Brky
13.11.2002

ÇAĞRI


Bir karanlık çöktü hislerime
Sanki çoktan gitmiş gibisin
Dönüş yok veya çok uzak artık
Çağırsam gelir misin?

Aşka gelmişiz bir kere
Kurtuluşum yok gibi, deliyim
Aklımdan çıkmaz sevda türküleri
Çağırsan keşke, gelirim.

Hayallerimde, rüyalarımda
Yalnız zamanlarımda sen varsın
Gözlerine bakmaya doyamadığım
Çağır beni, gelirim.

Tut ki dışındayız zamanın
Kimliksiz gecelerde yalnız
Sen çağırmasan da buradayım
Ben çağırsam gelir misin?



Brky
09.03.2004

BULAMAZSIN


bulamazsın ne kadar arasan da
gerçek aşk bir tek bendedir
veya –yoktur bu dünyada


Brky
14.01.2004

6 Ocak 2007

Bir rezalet daha

Arkadaşlar Turgay Şeren ve Gökmen Özdenak'tan sonra Bülent Yavuz da canlı yayında küfür edenler kervanına katıldı. Ancak Bülent Yavuz diğerleri gibi yanlışlıkla söylemiyor, adam direk düşünerek ediyor küfrünü... Hadi diğerleri ağzından kaçırdı, sana ne demeli? Koca bir millete kahvehane muhabbeti...

Paint'te Süper Bir Araba Çizimi



İşte bitmiş hali...

İşte Avrupa Yakası'nın kapıcısı Gaffur adına yapılmış harika bir site. Gaffur resimleri, videoları yani Gaffur hakkında ne görmek istiyorsanız bu sitede... (gidelim gaffur) hahaha:)) Buradan...

Erdil Yaşaroğlu şiiri sevmez...

Şiiri sevmiyorum... Şiir okumadım hiç. (Lisede zorla okumam gerekenler dışında.) Hiç ilgi duymadım. Bir kez Orhan Veli'nin şiirlerini okuyan Müşfik Kenter'i dinlemiştim kasetten. O da lisede tiyatro kolunda olduğum zamandı. Oyunlar oynuyorduk ve dünyanın en büyük tiyatro oyuncusu olacaktım. Senin anlayacağın Müşfik Kenter için dinlemiştim onu da... Biraz da hoşuma gitmemişti değil hani...
Ama bazen birşeyler yazıyorum.Gerekirse yazarım. Şiir mi bilmiyorum. (Hiç okumadım dedim ya...) Senede bir veya iki... Buyur, bazıları aşağıda...

MASALCI
Masal dinlemek istersen,
Beni çağır küçük çocuk.
Anlatırım sana
Ali Babayı,
Parmak Çocuğu,
Yedi Cüceyi...
Uyumazsan eğer
Döverim seni küçük çocuk.
Ali Babayla,
Parmak Çocukla,
Yedi Cüceyle...
1992

CİNNET
Sevmem onları
O minyatür insanları.
Hiçbir işe yaramazlar
Ağlayıp zıbarmaktan başka.
Ne görse ister onlar.
Hele bizim evde bir çocuk var,
Annemi babamı alıyor benden.
Babam kardeş dememi istiyor.
Oysa sadece bir çocuk o!
Annemi hep üzüyor.
Çocuk n'oolcak!
Fare kadar bişey zaten...
Onu Bobi'ye verirsem,
Annem çok sevinecek.
Sonunda köpek bir işe yaradı.
Sevgili köpeğim tok artık...
1992


BENİM DERDİM VAR
Benim derdim bu diil
Benim derdim sen diilsin
Benim derdim başkası...
24.01.01

?
Nerem güzel?
Gözlerim mi?
Burnum mu?
Dudaklarım mı?
Dişlerim mi?
Popom mu?
Ayaklarım mı?
Bu soruyu sormam mı?
Yoksa hiç bunları takmamam mı?
10.06.01

AĞLAYACAKSIN
Hiç görmediğin karanlığı göreceksin
Hiç duymadığın sessizliği duyacaksın
Hiç hissetmediğin yanlızlığı hissedeceksin
Sevilmediğini anlayacaksın, ağlayacaksın.
20.05.01


www.erdilyasaroglu.com 'dan alıntıdır.

5 Ocak 2007

BELKİ


Gidiyoruz diye belki, belki seviyoruz diye..
Kalbimizde ne varsa şiirlere emanet ettik..
Özleriz diye belki ya da unutuluruz korkusuyla
yaşadık aylarca, yıllarca...
Şimdiye kadar sahip olduğum ne varsa senden çok değil,
ne kaybettiklerim ne kazanamadıklarımsa umurumda değil..
Gözlerin aklıma gelsin, rüyalarıma gir yeter..
ve belki olursa, benden sonraki hayatın
benimle olduğundan daha güzel olsun,
senin varlığın buna değer...
düşündükçe büyür kalbim ve içimdeki okyanus çıldırır,
bir masum martı gelir marinaya...
belki o zaman gökyüzünün mavisini
ve yüzüme çarpan meltemi farkedip
sana dönerim
ya da
içimi o masum martıya dökerim...
seni özlerim, evet, herşeyini özlerim...
bu kafa bu gövdede durduğu sürece ben...
hayatta en çok şunu isterim demem,
ben yaşamak isterim, seninle, yaşamak...



Brky
Şubat 2006

Anne Baba Mesajları


1. "Ekranda satır bitse de sen kelimeyi yazmaya devam
et, satır sonu kesme işaretiyle (-) kelimeyi bölmene
gerek yok, bana geldiği zaman zaten düzenli geliyor"
uyarısının akabinde annemin attığı mesaj:

"bizvardıkiyiyizopuyorumayten"



2. Üç gün boyunca eve uğramamam sonucunda annem
tarafından yollanılan sms:

"dunyadan, kayip uzay aracina! kayip uzay araci
nerdesin?"

3. -Anne benim param bitti, babama caktirmadan para
yollar misin bana?

-annen banyoda,daha dun para yolladim. baban.


4. Oglumu kaybettim, hukumsuzdur...
imza çok mühim; "annen" değil "annesi"...


5. Bir arkadaşım eski telefon kartını annesine
vermiştir ve bundan haberi olmayan bir diğer arkadaş
bir gece geç saatte o numaraya mesaj atar:

"cok moralim bozuk, yalnizim, içiyorum.."
sorumluluk sahibi anne de bu durumu arkadaşıma diğer
bir mesajla bildirir:

"ahmet diye biri mesaj atti, yalnizmis, iciyormus.
sana neyse bu saatte, zikkim icsin!!"


6. Anne:
bensimdiotobusebiniyorumkapatmamgereksoforkiziyorbizial

kiz:
basustune alırım almasına da su kelime
aralarına bosluk yapsan kelime aralarında 1e bas lutfen

anne:
boyledahacokseyyaziyorumamapekisatirbitinceneyapicam


7. Annemin ilk cep telofunun arifesindeki ilk msg'ı:

"oglum ben annen"



8. Arkadas uçaktan iner telefonunu açar

annesinden mesaj: aeo
sonra anne aranır "anne nedir o aeo?"
"'allaha emanet olun'un aeo'su o.. anlamadın mı?"


9. Birkaç gündür kontörsüzlükten ana-babaya mesaj
atılamamakta:

anne: ey turk gencligi! birinci vazifen anan ve
babanla mesaj baglantisi kurmaktir



10. Babaya msg yazma teknikleri konulu seminer
verilmiş, gerekli görüdüğü için bir kaç kez
tekrarlanmıştır. olayı kapan baba ilk hevesle tüm
msgları mümkün olduğunca uzun yazmak konusunda
ısrarlıdır...
okula dönmek için otobüse binilir, "varinca msg at"
der baba... sabah otobüsden inilir:

- baba ben geldim

- geçmiş olsun, umarım yolculuğun iyi geçmiştir, biz
de iyiyiz , sana iyi günler diliyoruz, derslerin
de muvaffakiyetler...


11. Bu gün bizi ziyarete gelicen mi anneler günüm
kutlu olacak mı?



12. Babam: oğlum, fenerbahçe galatasaray maçında olay
çıkmış oralarda gezinme. nerdesin?

ben: açık tribün

babam: iyi *** yedin. dikkatli ol.


13. Baba : oglum eve gelirken 2 ekmek al, yada dur
dur... alma.



14. Bir arkadaşımın sinema çıkışında telefonunu
açmasıyla birlikte babasından gelen mesajda..

-hemen telefonunu ac. yazıyordu


15. Mesajları kısa yazmasından şikayet edince''ne
gerek var ziyanlığa,o kadar kontor gidiyor'' annemin
cevabı. Bir zamanlar harf sayısı arttıkça giden
kontörun de artacağını düşünüyordu.



16. Anne: krmz sgn

ben: o ne be?

anne: ne anlamıyosun? gelirken kırmızı soğan al!

ben: haaa!!!


17- nezamangeliceksingeçolduhadigelhemen

- gelicem birazdan. 0'a basinca boşluk oluyodu
hani?

- a m a n b e
- annegelmiyorumbenvazgeçtim.



18. Ben: Anne fizikten 42 almıştım evde cırlama diye
msg atayım dedim.

anne: sen büyük bir ihtimalle geri zekalısın.


19. Anne: gel. sarho$ olsan da gel. baban daha
gelmedi.

$ahis: gelmem.
baba: gelsene lan $erefsiz...



20. Abla tez yazmakta ve dolayısıyla kardeşin odasını
meşgul etmektedir. kardeşten şöyle bir mesaj düşer
cep telefonuna

-yapılacaklar:
tezimi biran önce bitiriyim de sevgili kardeşimin
odasını rahat bırakiyim!


21. Bir arkadaşıma annesinden gelen bir kandil
tebriği:

canım oğlum pantolonun diesel, gömleğin vakko olsun
kandilin mübarek olsun



22. Haftaiçi anne arar ama barda içilmektedir, şahıs
gürültülü ortramda telefonu açmak istemez cevapsız>
arama olur.
- oğlum niye açmıyorsun merak ettik.
- kütüphanedeyim anne çıkınca arayım.
sonraki mesaj babadan gelir
- yalan söyleme eşşoğleşşek çık bardan dışarı ara.


23. İzin istemek için tüm sevimliliğini takınılarak
yollandığı gayet uzun bir mesajın ardından babadan
aynen şöyle de bi mesaj gelebilir, farklı bi açıdan
komiktir:

"Gidemezsin. Sevgiler."


24. Bir sürü mesaj attığım annemden cevap gelmemesi
üzerine aradığımdaki konuşma;

-anne sms lerimi almadın mı sen
-olum sadece adını yazmışsın.
-ehh anne bee. yahu dedik ya oklarla ilerliycen
okuycan.

-ne oku

-oy güzel anam oyy.

Hangimiz zengin?

Bizim "kalantor" devletin kaç "makam aracı" var?
84 bin.

Fakir Almanya'nın?
15 bin.

Gariban İngiltere'nin?
12 bin.

Dilenci Japonya'nın?
10 bin.

Berduş Fransa'nın?
9 bin.

84 bin makam aracı günde 5 litre benzin yaksa?
Rafineri...

Bizim "zengin" devletin kaç "makam uçagı" var?
19.

Fakir Almanya'nın?
14.

Yoksul Norveç'in?
3.

Zavallı Yunanistan'ın?
1.

Bunları durup dururken neden yazıyorum? Şunun
için... İngiltere'nin
Başbakanı "benim uçak eskidi, Tayyip Erdogan'ın
aldıgı uçaktan
istiyorum" demis... Kendi hükümetinin Maliye
Bakanı, "Eski meski, idare
et kardeşim" cevabını vermiş, "Biz vergiyi sokaktan
toplamıyoruz, çok
paran varsa kendi cebinden al..."

Niye? : Gariban ülke çünkü...


Teşekkürler Didem'cim;)

4 Ocak 2007

BU ŞEHİR



Bu şehir canlandırmıyor anılarımı
Düş kuramıyorum yatağıma uzanıp
Hissedemiyorum kokusunu saçlarının
Bu şehir çok soğudu artık
Yıldızlar bile güzel görünmüyor bu şehirden
Ay ışığıyla yetiniyorum
Onun da bulutlar kesiyor önünü bazen...



Brky
04.04.2004

TEBESSÜM


Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi.
Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen not yazdı, yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğle yemek yediği lokantada kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.
Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki…iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra,bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce,kucağına alıverdi.
Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı…
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp,ölümden kurtardılar. Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.

Katkıları için sevgili Didem'e çok teşekkürler;)

Kokun Kalırdı Bende


güzeldi! gözlerinin kayıtsız sıcaklığında güne baslamak
akşamlara doyasıya dalan yıldızlarla eve dönmek çoğu zaman
kokun kalırdı belki yüreğimin seninle dopdolu damarlarında
bende kalır mıydım hayırsız yaşanılası benliğinde


Manolya Turabik


Berkay:
Teşekkürler Manolya;)

Uyurken sağa dönün


Bir tarafa yatarak uyuma durumunda, yatılan yöne bağlı olarak burun deliklerimizin birisinin tıkanırken, diğerinin açıldığı ve solunumun açık olan burun deliğinden yapıldığı araştırmalarla belirlenmiştir.

Ayrıca nefes alınan burun deliği ile beynin yarımküreleri ve sempatik-parasempatik sinir sistemleri arasında da bir münasebet olduğu, çalışmalarla gösterilmiştir.
Sağ tarafa yatılması durumunda, sağ burun deliği tıkanmakta, sol burun deliği açılmaktadır.

Sol burundan yapılan nefes alma ile sağ beyin yarımküresinin aktivitesi artar.
Sağ beyin yarımküresinin uyarılmasi, parasempatik sinir sistemimizin faaliyetlerini artırmasına, kalb hizimizin yavaşlamasına, tansiyonumuzun düşmesine ve mide-bağırsak faaliyetlerimizin yavaşlamasına vesile olur.

Dolayısıyla kalbimiz daha az yorulur, uykuya dalmamız daha kolaylaşır, bu da istirahatimizin daha iyi olmasına imkân sağlar.

Diğer yandan sol tarafa yatılırsa ne olur?
Sol burun deliğinin tıkanması ile birlikte sağ burun deliğinden nefes alınması, sempatik sinir sisteminin faaliyetlerinde artışa yol açar; bu durumda kişi heyecanlanmış gibi olur ve kalb atışlarındaki hızlanma ile kalb daha da yorulur.
Bu yüzden uykuya dalma zorlaşır. Çünkü kalp atım hızının, tansiyonun, heyecan ve dikkatin artması uykuya engel olabilir.

Sol tarafımız üzerine uyumada ise vücudumuz daha çok yıpranacaktır.

Sırtüstü veya yüzüstü yatınca durum ne olacaktır?
Yüzüstü yatmak zaten uzun süre mümkün olmadığı gibi, kalb, akciğerler ve mide bu durumda baskı altında olduğu için, ciğerlerimiz ve midemiz sıkışıp rahatsızlık verebilir.

Sırtüstü yatıldığında ise bu rahatsızlıklar olmayabilir. Ancak uykuya dalmada gecikme olabilir. Bu durum da vücudun tam dinlendirici bir uykuya geçmesine ve dinlenmesine engel olabilir. Çünkü bu durumda gündüz olduğu gibi iki burun açık olacak ve parasempatik sistem uyarılamayacaktır.

Ayrıca sırtüstü yatılması durumunda mide ve bağırsakların fonksiyonlarını gerçeklestirmesi biraz daha zorlaşacaktır.

En faydalı ve belki de en az zarar görebileceğimiz yatış pozisyonun;
"sağ yana yatarak ve ayakları vücuda doğru çekerek uyuma" şeklinde olduğu, yapılan araştırmalarla ancak bugün doğrulanabilmektedir. Bu yatış seklinde hem mide ve bağırsaklar korunmakta, hem de sindirimin daha kolayca tamamlanması mümkün kılınmaktadır.

Akılda Kalanlar...


Kahramanımız 'Seda SAYAN' yine bir sabah elleri belinde, programını sunuyor. O sirada bi canli baglanti olur ve...

Seda SAYAN:

- AAloooggg kiminle görüşüyoruz ?

- Ben Mustafa.

- Naber lan Mustafa ? Nerden arıyosun bizi
Mustafa ?

- Şişli'den.

- Ne iş yapiyon lan Mustafa?

- Belediye başkanıyım... (Mustafa SARIGÜL)

**********

İsmet Badem bir basketbol maçında seyircilerin arasına çıkar ve bir kızla röportaja başlar.

Badem: Sizin gibi güzel bayanları salonlarda görmekten çok mutlu oluyorum. Basketbola bu ilgi nereden?

Kiz: Ben Efes kızlarından biriyim zaten.

Badem: Aaa öyle mi çıplak değilsin ya tanıyamadım.

Bu diyalogdan sonra anlatım masasında olan Murat Murathanoğlu kopmuştur ve ekranları başında izleyen milyonların söylemek istediklerine tercüman olmuştur.

Murathanoğlu: Ya İsmet bir de sana bu iş için para veriyorlar değil mi?

**********

Melih GÖKÇEK'in konuk olduğu bir televizyon programında canlı yayına katılan bir hayat kadınının sözleri:
"Melih BEY iyi günler, biz, bizim kerhanede 100 tane o....yuz, senin gibi bir tane o.çocuğu doğuramadık !!! "

**********

Sokakta kurban kesen insanlarla röportaj yapan NTV muhabirinin bir vatandaşımızla yaşadığı diyalog:

-Burada sağlık açısından elverişşiz koşullarda beklettiğiniz bu etleri yemeyi düşünüyor musunuz?
-Yok, bacım, eşe dosta dağıtacağız.

**********

Jean Claude Van Damme'in BBG evine girmesi. Akabinde oradaki bir yarışmacıyla diyaloğu:
Jean Claude Van Damme: Do you speak English?
03 hede: maybe

**********

Bir Cevizkabuğu programı, konuk Zekeriya Beyaz
ZB: Şimdi, sayın Cevizkabuğu...
HC: Cevizoğlu efendim.

**********

Reha Muhtar telefondaki adama fırça atıyor.
-Bütün bunları nasıl yaptın ha? Cevap ver??
-Bakın efendim şöyle izah edeyim...
-Sus konuşma, hala utanmadan izah ediyorsun.. Cevap versene??!

**********

Arena'da Uğur Dündar'ın fırın sahibine "Bakın beyefendi tavanı yok buranın, pislik götürüyor burayı, bu böcekler nereden geliyor peki temizse?" diye sorduğunda
"Bu böcek nerden geliyor biliyor musunuz Uğur Bey siz eğitimli insanlarsınız bu böcek ülkemize ilk kez Afrika'dan muzun içinde geldi" diye cevap verdiği an.

**********

Reha Muhtar: Kaza nasıl oldu anlatır mısınız?
Mağdur (kaza sonrası yatakta yatmaktadır ) : Kamyon karşı yoldan bizim tarafa geçti ve kafadan çarptı.
RM: Peki o sırada ne düşündünüz?
Mağdur: Valla pek bir şey düşünemedik Reha Bey.
RM: Anlıyorum ama o sırada düşündüğünüz ilk şey neydi?
Mağdur: Bir şey düşünemedik, zaten çok kısa sürede oldu.
RM: yani efendim, o orta şeridi aşıp üstünüze gelirken, aklınıza ne geldi?
Magdur: Hatırlamıyorum.
RM: Peki efendim.

**********

Satanist hikâyelerin revaçta oldugu günlerde, abuk TV programlarının birinde, İzmir'de satanist olduğunu iddia eden bir arkadaşla, röportaj yapan muhabir arasındaki diyalog:
Muhabir- peki siz gerçekten bakire kızları mı kurban ediyor sununuz?
Satanist- Yok be abi, İzmir'de bakire kız ne arar...

**********

Cnn Türk'te Çiğdem ANAT'ın "Ajans 13.00"te yayına girdiklerini fark etmeyerek, yönetmenin "Sen mi gircen yoksa Ankara mı? " demesine ANAT'ın "S...t et Ankara'yı şimdi" demesi ve bunun yayın anının ilk girişinde ekranda çınlaması...

**********

Acun Firarda programında, Acun'un yurtdışında bir barda önüne gelen kıza sarkıntılık yapıp yılışan bir tipi gösterip, "görüyorsunuz sayın seyirciler magandalık sadece Türkler'e özgü değil, Avrupa'da da magandalar var" demesi, ardından o kişinin gelip, "Abi nasılsın? Ben de Türküm" demesi.

3 Ocak 2007

Yer, renk, gün, ay, vb. adlarının kökeni


Bilmem siz de bazen "bu kelimeye neden bu isim verilmiş", "ilginç bi ifade, nerden gelmiş acaba" diye düşünür müsünüz? Sizi bilmiyorum ama "takıntılarım" başlığına eklenecek bir durumdur benimkisi.
Kara fatmaya neden bu isim verilmiş. "Lök gibi oturmak" deyimi de nerden çıktı?, "ameliyat"ı kim neye göre koymuş.... diye uzar gider bunlar.
Her birini bulamasam da dil köken bilimcilerinin yaptığı açıklamalar doğrultusunda birkaç kelime ve kökenini sizlerle paylaşmak istiyorum. Dil köken bilimi pozitif bir bilim olmadığından, açıklamalar bazı araştırmacılar açısından tartışılıyor ve uyuşmazlıklar oluşuyor. Bu nedenle, yazdıklarım hakkında farklı bilgisi olanların bunları paylaşması beni sevindirecektir.


Yer, renk, gün, ay, vb. adlarının kökeni

Günler:
1- Pazar: Farsça'daki "bazar"'dan (yiyecek, öteberi satılan yer, pazar) geliyor. Büyük olasılıkla "pazar yerinin kurulduğu gün" anlamında adını almış.

2- Pazartesi: Herkesin bildiği gibi, "pazar-ertesi", yani pazarın kurulduğu günden sonraki gün...

3- Salı: Farsça'daki "salis"ten (üçüncü demek) geliyor, yani "haftanın 3. günü"...

4- Çarşamba: Farsça'daki "çehar" (dört) ve "şenbe"den (gün) geliyor (4. gün).

5- Perşembe: Yine Farsça: "penç" (beş) ve "şenbe"den (5. gün)...

6- Cuma: Arapça'daki "cem" (toplanma) kökünden "cum'a"... (cem, cami, cuma, cumhur, cumhuriyet, cemaat, cemiyet, vb. hep aynı kökten türemiştir) Müslüman toplumlarda toplanma günü, cuma...

7- Cumartesi:: "Cuma-ertesi", yani toplanma gününden sonra gelen gün...

Aylar:
1- Ocak: "Ocak" (ateş yakılan yer, ev yuva) sözcüğüyle doğrudan bağlantısı olsa gerek; yani "ocakların yakıldığı, veya günlerin dışarıda çalışarak-avlanarak değil ocaklarda (evlerde) geçirildiği soğuk ay"...

2- Şubat: Süryanice'de, yeni takvimin ikinci ayına verilen isim (şabat/şobat)... Türkçe'de anlamını korumuş.

3- Mart: Latince'de "Mars" (savaş tanrısı) isminden... ( Özellikle batı toplumları, çoktanrılı din döneminde ay ve günlere tanrıların veya kimi imparatorların vb. ismini vermişlerdir. Tek tanrılı din döneminde birçok dilde bu isimler büyük çoğunlukla değiştirilmiş ama kimi dillerde bir bölümü yine kalmıştır ) Birçok dilde bu ayın adı benzer isimler alır: Maerz (Almanca), mars (Fransızca), maris (Arapça),marzo (İspanyolca),marzo (İtalyanca),march (İngilzce), vb...

4- Nisan: Süryanice'den (nisanna) ay ismi... Aslında bu isim Süryani, Sümer, Akad ve İbrani dillerinde ortak ("nisannus, nasanus, nasanna, nusanus, nusanna" gibi şekilleri var)...

5- Mayıs: Latince'de ay adı (maius)... en büyük anlamındaki "maior"dan geliyor. Büyük olasılıkla bir tanrının (en büyük tanrı?..) adıydı. Bu ay da birçok dilde benzer isimlerle anılıyor: Mai (Almanca),mai (Fransızca),mayo (İspanyolca),maggio (İtalyanca),may (İngilizce), vb...

6- Haziran: Süryanice'de "hazıran" sözcüğü "sıcak" anlamına geliyor. Aynı dilde, bu aya, - "sıcakların başladığı ay" anlamıyla olsa gerek - "hazaran/hazuran" ismi verilmiş.

7- Temmuz: Sümer ve İbrani dillerinde "bey, efendi" anlamındaki "dummuzi" (Sümerce) ve "tammuz" (İbranice) sözcüklerinden geliyor, ancak ismi alış nedeni açık değil.

8- Ağustos: Latince "Augustus"tan (Roma imparatoru'nun adı)... Bir söylentiye göre, Augustus'un dogdugu aya bu isim verilmis. Augustus'un adı da "augus: kutsal" sözcüğünden geliyor.

9- Eylül: Süryanice'de "aylul" (üzüm), yani "üzüm ayı"... Mezopotamya dillerinde hep ortak isim olarak bu kullanılır (Şubat, nisan ve haziran'da olduğu gibi).

10- Ekim: Türkçe "ekme" eyleminden... Tarlaların sürülüp ekildiği ay...

11- Kasım: Bana göre bu isim "titreme, titreşme" anlamlarını taşıyan (Eski Türkçe) "kas, kasma, kasnama" sözcükleriyle ilgilidir. Yani "rüzgarların başlayıp ağaçları, yaprakları titrettiği ay" anlamında.... Yine Türkçe olan "kasırga"'da da bu anlamın çok güçlü olarak bulunması bu fikri oldukça destekler görünüyor. Yine de tartışmaya açık...

12- Aralık: Türkçe'deki "aralık" sözünden geliyor olsa gerek ancak taşıdığı anlam tam açık değil. 10 aylık takvimden 12 aylık takvime geçişte araya konan bir ay olarak mı bu ismi almış acaba? Tartışılır.

MURPHY YASALARI


1. Hiç bir şey göründüğü kadar kolay değildir.
2. Herşey tahmin ettiğinden daha uzun sürer.
3. Ters gidebilecek her şey ters gider.
4. Bir şey ters gidecekse, ters gider.
5. Birkaç şeyin ters gitmesi olasılığı varsa, en fazla zarar verecek olan en önce ters gider.
6. Bir şeylerin ters gitmesi mümkün değilse, gene de ters gider.
7. Bir şeyin ters gidebileceği 4 durumu fark eder ve bunları önlerseniz, hazırlıksız olduğunuz 5. bir durum derhal ortaya çıkar.
8. Kendi hallerine bırakılırsa, işler kötüden berbata doğru gider.
9. Herşey yolundaysa bir şeyler kesinlikle gözünüzden kaçmıştır.
10. Tabiat daima gizli kusurdan yanadir.
11. Hiçbir şey aptallık geçirmez hale getirilemez, aptallık bir dahidir.
12. Herkese güven, sonra da kartları kes.
13. İki yanlış ... sadece bir başlangıçtır.
14. İlk denemede başarılı olamazsan, denediğini gösteren bütün kanıtları yok et.
15. Politikada başarılı olmak için sık sık ilkelerinin üstüne çıkman gerekir.
16. İstisnalar kuralı kanıtlar ... ve bütçeyi mahveder.
17. Başarı daima yalnızken gelir, başarısızlık herkesin içinde.
18. İstisnalar daima kaidelerden fazladır.
19. Bir kişinin fikirlerini çalmaya intihal, bir çok kişinin fikirlerini çalmaya araştırma derler.
20. Sen bir yanlış yapana kadar kimse seni dinlemiyordur.
21. Tereddüt eden muhtemelen haklıdır.
22. Siz birini işe aldıktan tam bir gün sonra ideal aday iş için başvurur.
23. Birşey çok gizliyse fotokopi makinesinin yanında unutulur.
24. Bir çocuk yetmez, ama iki çocuk da haddinden fazla çoktur.
25. Yere düşürdüğünüz pazar çantası, daima içinde yumurta olan çantadır.
26. Asla paranızın yeteceği şeyi istemezsiniz.
27. Bir berbere asla tıraş olmam gerekir mi diye, bir satıcıya da fiyatlarınız nasıl diye sormayın.
28. Araba kullanmayı öğreninceye kadar hakkıyla küfretmeyi asla öğrenemezsiniz.
29. Bir tarafınız ne kadar çok kaşınıyorsa elinizin ulaşacağı yerden o kadar uzaktadır.
30. Hayat geriye doğru anlaşılabilir, ancak ileri doğru yaşanır.
31. Ne tarafa gidersen git, rüzgara karşı ve yokuştur.
32. Yeterice bilgi toplanırsa istatistiksel metotlarla herşey kanıtlanabilir.
33. Hukuk hükmettikçe, kimsenin hayatı, özgürlüğü veya malı mülkü güvenlikte değildir.
34. Gizli kusur asla gizli kalmaz.
35. Hostes kahve servisini yapar yapmaz, uçak hava boşluğuna düşer.
36. Her harekete karşı eşit ve zıt yönlü bir eleştiri bulunur.
37. İşkembe çorbasını seven ve yasalara saygı duyan kimseler her ikisini de yapılırken izlememelidirler.
38. Düşünmekten bıkılınca varılan yere sonuç derler.
39. Sınava girmeden önce notlarına bakarsan en önemli yerlerin en okunaksız yerler olduğunu görürsün.
40. En acemi balıkçı daima en büyük balığı yakalar.
41. Kendileriyle poker oynadığın insanlar karşısında asla kartlarla sihirbazlık numaraları yapma.
42. İhtiyaç duyduğun mal asla satışta değildir.
43. Telefon sen daima dış kapının önünde anahtarlarla boğuşurken çalar.
44. Aşk mektupları, iş anlaşmaları ve para alacağınız 3 hafta sonra gelirken, gereksiz mektuplar postaya verildiği gün gelir.
45. Ders çalışırken yere düşen bir kalem, uzanılması en uzak ve zor olan köşeye düşer.
46. Üniversite adayı, gittikçe daha az konuda daha çok şey bilen, en sonunda da hiçbir şey konusunda kesinlikle hiçbir şey bilmeyen biri haline gelen kişidir.
47. Bütün büyük sınavlar, yanlışlıkla kazanılır.
48. Fen derslerinde en yalın ve sade kuramlar en karmaşık ifadelerle dile getirilir.
49. Her gün kopya çeken asla yakalanmaz, ama bir kere çekmeye kalkan muhakkak yakalanır.
50. En güzel uyku sınav sabahları uyunan uykudur.
51. Saatinizin sadece bir kere bozulma ihtimali varsa kesinlikle sınav anında bozulur.
52. Canınız ne zaman ders çalışmak istese televizyonda çok kaliteli ve güzel bir film oynama ihtimali yüzde 99'un üzerindedir.
53. Okul günleri hava daima açık ve güneşli, tatil günleri ise kapalıdır.

2 Ocak 2007

BENİM DÜNYAM



Dost biriktiriyorum satır aralarında
Küçük bir dünya yaratıyorum kendime
Şarkılar söylüyorum bağırarak
Güzel cümleler kuruyorum
Güzel olan her şeyi yaşamak istiyorum
Ve yaşatmak istiyorum güzellikleri
Nasıl seviyorum seni
Sana nasıl aşığım bilsen!
Seni küçük dünyama bekliyorum.



13.01.2004
Brky

1 Ocak 2007

MotoGP - RÜZGARIN ÇOCUKLARI!!! -Okumanızı öneririm...-


Aslında ben ne Formula 1'e ne de MotoGP'ye ilgi duyardım. Portekiz'de tanıştığım iki dostum Oğuz ve Çağrı sayesinde haftasonlarım sıkıcı olmaktan çıktı. Nasıl oldu bu? Bilen bilir, oralarda haftasonları hayat neredeyse "tamamen" durur. Pazar günü en çekilmez gün olur. Bizim için de öyle oldu. Taa ki biz üç kişi bir pazar günü Atrum Cafe'ye, bize göre F1 Cafe'ye, yarış seyretmeye gittiğimiz ilk güne kadar. Zaten ondan sonra bir daha da bırakamadık:)

Oğuz, bir dahaki Ankara seferini F1 ya da MotoGP gününe denk getir, yine plazmalı bir yerde yaşpasta yiyerek ve limonlu+buzlu kola içerek seyredelim:)) "Coca Cola com gelume é limaõ" ve bir de "Nâu porco mais batata por favor!" hahaha:))"



Bir Ferrari ile F-16 arasında ''100 metre koşusu'' yapılsa kim kazanır? Burun farkıyla Ferrari! Peki Ferrari ile 990 cc'lik Yamaha motoru arasındaki yarışı? Sorması bile anlamsız... Tabii ki Yamaha!


Start-finish düzlüğündeki diğer yarışmacılar, frene ve gaza aynı anda basarak asfalt üzerinde patinaj çektirdiği tekerleklerini ısıtmaya çalışırken, o, umursamaz bir şekilde pantolonunu çekiştirmekle meşgul. Durumu gören pit ekibinin özel tasarım elektrikli battaniyeleri tekerleklere geçirmek için koşuşturması, seyircileri daha da coşturmaktan başka bir işe yaramıyor.

Birazdan yarış başlayacak ve seyirciden başka hiçbir şeyi önemsemeyen bu genç pilot, pistin en hızlı bölümünde saatte 324 kilometre hıza erişecek. Ses hızının dörtte birinden daha yüksek olan bu hızda, üzerinizdeki fiziksel etki, sizi motorun üzerinden 180 kilometre hızla geri fırlatabilir! Bu hızda eğer bir otobanda gidiyor olsaydınız, hızınız daha 220 kilometreye ulaşmadan yoldaki kesik şerit çizgilerini artık tek bir düz çizgi görmeye başlayacak; 300 kilometre civarında da, tıpta adı ''Tamamlayıcı Renkler İllüzyonu'' adı verilen sendromla tanışacaktınız. Bu, üzerinde üç ana rengin (kırmızı/ mavi/yeşil) bulunduğu bir fırıldağın döndürüldüğünde gözün sadece beyaz rengi görmesi ile aynı şey. Eğer çevrenizde doğru renk kombinasyonları varsa (ki renkli takım bayraklarıyla Moto GP tribünleri, bu iş için birebir), etrafınızı beyaz renkte görmeye başlayabilirsiniz!

Genç pilot, bir ara yavaşlayıp 10. sıraya kadar düşmesine rağmen, yarışı birinci bitirmeyi yine başarıyor. Motosikleti ile zafer turunu atarken, ayağa kalkıp eğilerek seyircilerini selamlıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, kendisini destekleyen ''tifosi''ler bu gösteriden çok memnun. Ama o da ne? Gösterinin en üst noktaya döndüğü anda, motorunu pistin kenarına yanaştırarak bariyerlerden atlayıp koşmaya başlıyor! Genç pilot, pistin hemen yanı başındaki seyyar tuvalete girerek, 53 turun sonrasında nihayet ''gerçek huzura'' erişiyor.

İşte o anın görüntüsü, buyrun seyredin, siz de spikerler gibi bir güzel kopun:)


Asıl sorun, yavaş gitmek...


2001-2002 sezonunda İspanya'daki Jerez pistinde bu sahnenin gerçekleşmesine yol açan pilot, son dört yılın şampiyonu Valentino Rossi'den başkası değildi! Videosunu Focus dergisinin İnternet sitesinden izleyebileceğiniz bu olay sonrasında Rossi, ertesi yıl katıldığı Honda takımı için bir de reklam filmi çevirdi. Reklam filminde Rossi yine tuvalete koşuyordu, ancak tek bir farkla: Bu kez, yarış başlamadan birkaç saniye önce tuvalete giriyordu. Dışarıda start verildiği halde tuvalette rahatını bozmayan Valentino Rossi'nin verdiği mesaj çok netti: ''Boşver, nasıl olsa altımdaki bir Honda...''

Şaka bir yana, 990 cc ve 5 silindirli yeni kuşak motorlarla MotoGP'de hız yapmak hiç sorun değil. Aksine, düşük hızda gitmek sorun çıkarabiliyor. Valentino Rossi'nin viraj alırken arka tekerleğinde saptanan 20 derecelik sapma ve ardında bıraktığı yağ izi, bunun net bir göstergesi.

Motosikletler hakkındaki yaygın bir ''kent efsanesi''ni yıkmakla işe başlayalım. Rossi ve rakiplerinin, virajlarda yana yatmalarının altında ne hız tutkusu yatıyor ne de ''soğukkanlı'' görünmek. Onlar, yalnızca altlarındaki motorun fren sistemini kontrol etmeye çalışıyorlar!

Virajları ne kadar yatarak alırsanız, hızınızın o kadar artacağı yanılgısı da doğru değil. Moto GP'de asıl amaç, yarışta viraj alırken tüm ağırlığı ön kısma yüklenen motorun burun kısmının hafifletilmesi, böylece negatif dönme momentinin azaltılmasını sağlamaktan başka bir şey değil!

Aforizma


AFORİZMA NEDİR?

Aforizma, ya da özdeyiş, şekil olarak geniş zamanda çekilmiş, yani bir genellemeye varan cümlelerdir ve bu özellikleri belki de en önemsiz karakteristikleridir. Bir cümlenin aforizma olması için bileşik cümle olması da gerekmez. Bir cümlenin aforizma olması için belli bir konuda değişik bir bakış açısı getirmesi ve anlam ifade etmesi gerekmektedir. Bu ciddi olduğu kadar, gayri ciddi de olabilir; burada ayırıcı unsur cümleden sızan zeka pırıltısır.

Meşhur aforizmasıdır Einstein'in, "Üçüncü dünya savaşını bilmem, ama dördüncüsü taşla sopayla yapılacak" der; bu cümle öyle zekice bir cümledir ki bundan yola çıkarak sayfalar dolusu bir deneme yazılabilir. Bir cümlenin aforizma olarak kabul edilmesi için film fragmanlarını seslendiren adamlar gibi okunmasına gerek yoktur, cümlenin anlamı zaten vurucu etkiyi yapmalıdır, kalın sese gerek bırakmadan. Yoksa Kurtlar Vadis'inde de bir sürü boru sesli adam geniş zamanlı özentili cümleler kuruyor.

Lafı fazla dolandırmadan söyleyebiliriz ki bir sözün aforizma kabul edilmesi, bir şarkının klasik kabul edilmesine benzer, zamana dayanabilmeli ve anlam ifade etmelidir.


Aforizmalar


En insancıl davranış nedir?
-Birinin utanmasını önlemek.
Nietzsche

Çok tuhaf hastalıklar vardır, elde olmayanı istemekten kaynaklanır.
A. Gide

Düzlükte kalma, çok yükseklere çıkma. Dünya en güzel yokuşun yarısında görülür.
Nietzsche

Duvar kendisine çakılmak üzere olan çivinin ucunu nasıl hissederse, o da şakağında öyle hissetti. Dolayısıyla hissetmedi.
Kafka

Büyük fedakarlıklara dayanabilmek için, büyük avuntular bulabilmelidir.
Bertrand Russell

Derin insanlar da derin kuyular gibidir: İçlerine düşün nesne, dibe uzun zamanda varır. Beklemekten yana öteden beri sabırsız davranan seyirciler bu insanları duygusuz ve haşin –çoğu zaman da can sıkıcı –bulurlar.
Nietzsche

Cehalet her zaman kendisine hayran olmaya hazırdır.
Santra Guitry

İşin saçma tarafı,en saçmasını bile filozofun birinin çoktan söylemiş olması.
Cicero

İyi rahatsızlık vericidir.
Kafka

Hayatın ereği, hayatın kendisidir.
Goethe

Ancak başkaları için yaşanmış bir hayat, bir şeye değer.
Albert Einstein

Şüphe değil, kesinliktir insanı deli eden…
Nietzsche

Hayat kısa insanoğlu! Kesildikçe biten otlar gibi yeşermeyeceksin bir daha.
Ömer Hayyam

İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
Mevlana

İki şeyin sonsuz olduğunu biliyorum; evren ve aptallık. Birincisinden çok da emin değilim.
Albert Einstein

Bir adam doğduğu anda, ölecek kadar yaşlıdır.
Martin Heidegger

Belki yeteri kadar istemediğin için savaşmayı, halen oturuyorum sancı içinde.
Poe

Hayat kendini belli ettikçe sefillik bir ur gibi büyüyor.
Poe

Kültür Bakanlığı'ndan Sesli Kitaplar


Anna Karanina - Lev Tolstoy
Anti During - F. Engels
Araba Sevdası - Recaizade Mahmut Ekrem
Aşk Üzerine - Stendhal
Ay Battı - John Steinbeck
Beyaz Diş - Jack London
Beyaz Geceler - Dostoyevski
Bitmeyen Kavga - John Steinbeck
Cinler - Dostoyevski
Denemeler - Montaigne
Dorian Gray'in Portresi - Oscar Wilde
Dreyfus Olayı - Emile Zola
Ecco Homo - Friederich Nietzhe
Eğitim Üzerine - Bertrant Russell
E-mail Kullanımı - Kerim Altınok
Eylül - Mehmet Rauf
Fareler ve İnsanlar - John Steinbeck
Formen - Karl Marx
Görme Engelliler Hikaye Yarışması - 1 - -
Görme Engelliler Hikaye Yarışması -2 - -
Hikayeler - Franz Kafka
İlyada Homeros - -
İnsancıklar - Dostoyevski
İnternet Kullanımı - Kerim Altınok
İyinin ve Kötünün Ötesinde - Friederich Nietzhe
İzabel - Andre Gide
Kamelyalı Kadın - Alexander Dumas
Köleliğe Karşı Özgür Düşünce - Stefan Zweig
Kral Lear - W. Sheakspare
Madam Bovary - Gustave Flaubert
Materyalizm ve Ampiriokritisizm - V.İ.Lenin
Poetika - Aristotales
Sevgili Jerry - Jack London
Taraskonlu Tartarin - Alphonsou Daudet
Ulysses - James Joys
Werther Johan - W.Goethe
Windows Kullanımı - Kerim Altınok
Yahudi Sorunu - Karl Marx
Yarının Tarihi - Stephan Zweig

İndirmek İçin