8 Ekim 2007

ne gidicem lan eve yatarim ben ofiste (ek$isozluk'ten derlemedir)

bugun gunlerden cuma, gun aksama donuste
aksama bir hengame, trafik olur e-5 te
bu kosturma niye bilmem, bilemem bu gidisle
ne gidicem lan eve yatarim ben ofiste

ari kovani gibi, insanlar hep ustuste
yarim saat beklesen, kimse kalmaz maslakta
zannedersin 8 saat tutulmuslar hapiste
ne gidicem lan eve yatarim ben ofiste

durdum kalktım diyerek debriyajım eskidi
nasır oldu mâbâdım, bacaklarım kaskatı
çürümesin gençliğim tekerlekli kafeste
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste

sıkılırsın bunalırsın göt göte otobüste
dersin karnım açıktı insem şu burger king de
halbüse ne anne nede yemek var evde
ne gidecem lan eve, yatarım ben ofiste

fazla mesai falan yok bizim şirkette
lakin beleşe akşam yemeği verilmekte
toplantı odasında da plazma tv mis gibi
ne gidecem lan eve yatarım ben ofiste

trafik deme bana, ölmüş, bitmiş, felç olmuş
üstelik yağmur yağmış, yollar çamurla dolmuş
çıkanlar telef olmuş, çıkmayanlar sevinçte
ne gidecem lan eve yatarım ben ofiste

şimdi 2 köprü de ebesinin a.. gibidir afedersin
bir kere girdin mi o trafiğe istesen de geri dönemezsin
hayır niye kasıyorum ki zaten, bok mu var sanki evde?
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste...

ömrüm çürüdü levent trafiğinde
şimdi yola çıksam, varışım gecenin köründe
zaten geri döneceğim on saat içinde
ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste

ya da gideyim bari lan
benim evim bağdat caddesinde

29 Temmuz 2007

Üstatlık ilkeleri

Madde 1: Üstat haklıdır.

Madde 2: Üstat her zaman haklıdır.

Madde 3: Üstadın haksız olduğu durumlarda 1. ve 2. maddeler uygulanır.

Madde 4: Üstat uyumaz istirahat eder.

Madde 5: Üstat yemez gıda alır.

Madde 6: Üstat içmez susuzluğunu giderir.

Madde 7: Üstat hiçbir zaman gecikmez onu alıkoyarlar.

Madde 8: Üstat hiçbir zaman işyerini terk etmez, başka yere çağrıldığı için gitmek zorunda kalır.

Madde 9: Üstat iş saatinde gazete okumaz, günlük bilgileri toplar.

Madde 10: Üstat hiçbir zaman dedikodu yapmaz, sadece sohbet eder.

Madde 11: Üstadın odasına kendi fikirlerinizle girer, üstadın fikirleriyle çıkarsınız.

(Vergi Raporu, Temmuz 2007, s.168)

25 Temmuz 2007

Eski sevgilinin SMS mesajlarına alternatif cevaplar!


- gerçekten unuttun mu?
- sen de kimsin?


- seni hala seviyorum!
- performansına her zaman saygı duymuşumdur zaten


- seni hala özlüyorum...
- tütün bas geçer


- nasıl gidiyor hayat?
- senden sonra bayağı bi güzelleşti, sağol


- "mesaj attığınız kişinin ilgi alanı dışındasınız, lütfen daha sonra
tekrar denemeyiniz... naş naşınız..."


- birbirimizin kalbini kırdık, yeniden bir araya gelip o kırık kalpleri
onaralım!
- benimkinin kaskosu vardı


- biliyorum hala sevip arzuluyorsun beni, sadece farkında değilsin. Ya
da
farkında olmak istemiyorsun.
- allah belanı versin

- seni unutamadım!
- sevgilinden ayrıldın da mesaj atacak birini mi arıyorsun?

- salaksın sen!
- evet, o cevabı yazdığım için salağım, bırak bir cevap yazmayı,
okumadan
silmem gerekirdi...

- bu akşam bana gelsene, yemek yaparım, sonra birşeyler içeriz...
- yok. Porno izleyeceğim

- sen varsın ve hep olacaksın!
- yazık, bir malsın ve hep öyle kalacaksın...

- dün gece rüyamda seni gördüm... erol bize ne oldu böyle?
- bir dahakine iyi örtün de uyu...

- gece rüyamda gördüm seni, çok korktum, başına bir şey gelmedi di'mi?
- başıma gelen en kötü şey sendin!

- dün seni rüyamda gördüm, bir mesaj atayım dedim...
- ancak rüyanda görürsün zaten, öptüm!

- dün gece seni rüyamda gördüm...
- görebileceğin tek yerde görmüşşün zaten

- barutcan dön artık, tükendim tükendim tükenmeleri oynuyorum. Bittim.
- sayın abonemiz kafasını ......iniz kullanıcı son 7 aydır kapsama
alanınız
dışında bulunmaktadır. Hırtcell olarak şu üç günlük dünyada, daha nice
potansiyel eski sevgililer olduğunu hatırlatır, en yakın zamanda engin
denizlere açılmanızı temenni ederiz. Hayırlı günlaaaaarrr

- hayatım, pişmanım, geri dönmek istiyorum!
- tek yön güzelim burası hadi naş naş!...

- senin gibisini bir daha bulamadım
- bunun beni ilgilendiren kısmı nedir?

- bu akşam işin var mı?
- mesaj attığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. lütfen daha sonra tekrar
denemeyiniz!

- buldun mu bari bir kazma?
- senden daha kazmasını bulamadım kusura bakma...

Dişi Aslan

Hayvanlar bir gün kim daha çok çocuk doğurabilir diye çekişmeye başlarlar.
Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar.

"Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun?" diye sormuşlar aslana.

"Bir." diye yanıtlar dişi aslan. "Fakat ben aslan doğururum."

DERSİMİZ;
NİTELİK, NİCELİKTEN ÖNEMLİDİR.
-----------------------------------------------------------------
YENGEÇ İLE ANNESİ

"Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum" diye sorar anne yengeç
çocuğuna.

"Düzgün yürüsene ! " der.

- "Pekala anne" der çocuk.

- "Sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim. "

DERSİMİZ;
HAREKETLER SÖZLERDEN ÖNDE GELİR?
-----------------------------------------------------------------
ASLAN, KOYUN, KURT VE TİLKİ

Aslanın biri, bir koyunu yanına çağırır ve nefesinin kokup kokmadığını
sorar.

Evet ! ? diye yanıtlar koyun. Aslan bu yanıta kızar ve koyunu oracıkta
parçalar.

Daha sonra kurda seslenip yanına çağırır, ona da aynı soruyu sorar.

Hayır ! ? diye yanıtlar kurt korkudan. Ancak o da yağcılık yaptığı için
aslanın öfkesinden kurtulamaz.

Sıra tilkiye gelmiştir. Aynı soruyu tilkiye de sorar. Tilkinin yanıtı şöyle
olur;

- Üzgünüm, üşütmüşüm biraz, o yüzden burnum koku almıyor ! ?

DERSİMİZ;
AKILLI KİŞİ TEHLİKELİ DURUMLARDA KONUŞMAZ !!!
-----------------------------------------------------------------
KAZLAR VE TURNALAR

Kazlar ve turnalar bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken birden yanlarına
yaklaşmaya çalışan avcıyı fark ederler. Turnalar daha çevik ve hafif
oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar ağır hareket ettikleri için
avcıdan kurtulamazlar.

DERSİMİZ;
YAKALANANLAR HER ZAMAN SUÇLU OLANLAR DEĞİLDİR?
-----------------------------------------------------------------
HASTA GEYİK

Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek için güzel otlarla
dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar. Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok
hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.

Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya başlayınca kısa süre
sonra tüm otlar biter. Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şeyi
kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.

DERSİMİZ;
SİZCE?
NOT: BU KONUDA HİÇ KATKI YAPILMAMIŞTIR.


-----------------------------------------------------------------


FARELERİN TOPLANTISI

Bir gün fareler bir araya gelirler ve başlarına musallat olan bir kediden
kurtulma planları yaparlar. Pek çok fikir öne sürülür. Hiçbiri kabul görmez.

En sonunda genç bir fare kedinin boynuna bir çan asmayı önerir. Böylece kedi

kendilerine yaklaşırken farkına varacak ve kaçabileceklerdir. Bu öneri
kediler tarafından alkışlarla onaylanır.

Bu arada bir köşede sessizce onları dinlemekte olan yaşlı bir fare ayağa
kalkar ve bu önerinin çok zekice olduğunu, başarılı olacağından hiç kuşkusu
omadığını belirtir.

Fakat, der, Kafamı bir soru kurcalıyor. Aramızdan kim kedinin boynuna
çan asacak? ?

DERSİMİZ;
İYİ BİR PLAN YAPMAK AYRI, O PLANI GERÇEKLEŞTİRMEK AYRIDIR.

23 Temmuz 2007

İYİ VE KÖTÜ

Yılmaz Erdoğan'dan hayattaki İyilerin ve Kötülerin ortak yaşamlarının çok güzel bir analizi .

Biliyorum , çoğunuz iyi insanlarsınız . Bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten .

Birçok kötü , hatta alçak tanıdım . Çoğu neşeli insanlardı . Hiçbirinde çekingen bir ruh haline rastlamadım.

Kötüler atak , iyiler pısırıktır, etrafınıza bakın , en heyecan verici , en eğlenceli insanlar hep sahtekârlardır . Hepsi paldır küldür konuşan , ağız dolusu gülen insanlardır . Çünkü sahtekâr , sempatik olmak zorundadır . İyinin böyle bir mecburiyeti yoktur . İyi, sıkıcıdır . Kadınlar iyilere değil , güvenilmez erkeklere aşık olur bu yüzden. Zaten aşk , denen altüst oluşla ancak bir üçkâğıtçı basa çıkabilir . Aşkın tadını çıkaramaz iyiler . Onlar sarılıp sessiz bir uzanmayı aşk
zanneder . Tekdüzedirler . Yavaştırlar . Kadınlar da dertlerini onlarla paylaşır ama gidip bir güvenilmezle sevişirler . Tutku kötülerin işidir .

Sessiz ve efendi bir insan cümlesiyle tanımlanan bir iyilik kolaydır . Sahtekârlık daha zordur , maharet ister . Zeki , hızlı ve atak olmalıdır . Enerjiktir.

Üçkâğıtçı ... Sahtekârın en sempatik , en başarılı şekli . İyi bir hatiptir o . İnandırıcıdır . Konuştuğu zaman etrafındaki tüm iyi ve dürüst insanlar ağzının içinde kaybolur . Hem çok iyi fıkra anlatır hem hüznün tüm renklerinden haberdardır . Kahkahasında pirzola tadı , hüznünde bazen ölümün sesi vardır .

Adam başarılıdır . Yeteneklidir . İyilik kolaydı r. Kötülük maharet ister . İyi olmak için , kimseye kötülük yapmamak yeterlidir . Ama kötü olmak için daha çok çalışmalısınız ! İyi , kötü karsısında güvensiz , enerjisiz , çaresizdir .

Filmlerde bile iyi , kötüleşmeden kötünün hakkından gelemez . Yeminini bozar ve kavgaya girer . Oysa kavga kötünün mesleğidir asıl . Biz iyi seyirciler perdedeki iyi adamımız kan döktükçe rahatlarız . Ve iyi kötüyü yendi diye seviniriz . Oysa artık hepimiz kötüyüzdür filmin sonunda . Hatta biz kötü den daha çok insan öldürmüşüzdür .

Bir iyi için en zor olan , kötüye Sen kötüsün demektir . Çünkü iyi , utangaçtır . Hırsıza hırsız diyemez . Kötünün yerine utanır , sahtekârın yerine yüzü kızarır, hırsızın yerine yerin dibine geçer ... Bu sırada kötüler, sahtekârlar, hırsızlar deli gibi eğlenmektedir . Çünkü onların yerine utanan , sıkılan , yerin dibine geçen birçok iyi insan vardır . Şeytan bile bazen yorulur kötülük yapmaktan . Ama hayatlarını salt kötülük yapmaya adayanlar asla durmazlar ; bunu çok iyi biliyorum . Güzel kıyafetleri , briyantinli saçları , resmi arabaları , siyah gözlükleri ve korumaları vardır . Ama ruhları şeytandır . Kötünün en büyük avantajı iyideki kahrolası utanma
duygusudur . Bu duygu iyiyi öylesine zayıf düşürür ki ağzını açıp bir kelime söyleyemez . Halbuki öylesine kararlı çıkmıştır ki kötünün karşısına . Herşeyi açık açık söyleyecektir . Başına gelecekleri göze almıştır !... Ama olmaz . Yapamaz .

Çünkü iyiler korkaktır . Çünkü iyiler herkese acır , en çok da kendilerine . Susmak , acımak , utanmak , korkmak ...

Farkında mısınız ey iyi insanlar , ne kadar sıkıcı şeylerle uğraşıyorsunuz ! Kötüler kazanınca da şaşırıyorsunuz ! Tarih boyunca iyiler kazanmasalar da , bir şekilde ayakta kalmayı başardılar . İyinin yazgısıydı bu . Şeytan her zaman saldıracak , yere yıkmaya çalışacak , akılları karıştıracak ve iktidarına devam etmeye çabalayacaktı . Babalarımız iyi insanlardı ve bize de iyi olmamızı öğütlediler . Biz de iyi insanlarız . Ve çocuklarımıza aynı şeyi öğütlüyoruz . Hepimiz kötülerin yanında çalışıyoruz .

Haydi iyi insanlar !

Haydi sessiz , efendi , sıkıcı , korkak , utangaç ve iyi insanlar ! Çalışın !

Kötülerin size ihtiyacı var !

YILMAZ ERDOĞAN

18 Temmuz 2007


adam olmak

çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana

düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
ikisini de vermeyebilirsen değer
söylediğin gerçeği büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden
döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da
herkesin bırakıp gittiği noktaya
sen dayanabilirsen tek

herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşmanda incitemezse seni
ne küçümser nede büyültürsen çevreni
her saatin her dakikasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum

adam oldun demektir.


rudyard kipling
tercüme: bülent ecevit

25 Haziran 2007


Artık ne gel diyebiliyorum sana

Ne de gelebiliyorum

Anladım artık yolların bizi birleştirmeyeceğini…



Cevahir


Yüreğin yüreğimde

Düşüncelerimde huzur, sana odaklanıyorum

Umar rüyalarda?

Dinlenmek istiyorum artık

Düşünmeden yarını

Yanımda sen, yaşamak istiyorum

Ayrılmayan yollarda

Yüreğim yüreğinde

Gönlüm uykuda

Sen merkezde, ben çevrende durmadan yay çiziyorum

Sana ulaşmam?

Merkezde, yayın yokluğunda

Yokluğumda…


Cevahir


Seninle dalgayla kumsal gibiyiz

Birimiz daima bekleyen

Her zaman o uçsuz bucaksız kucağını açmış

Her zaman seven

Hep suskun tüm bilgeliğiyle

Diğeri bazen korkutucu boyutlarda koşan

Bazen sessiz sessiz sanki ağlar gibi

Ve tam kavuştuğunda eriyip gidiveren köpük gibi

Bir kavuşma,

Ama sesli ortalığı yıkarcasına

Ama sessiz bir ninni

Sonra akıl kalırcasına kaçınılmaz bir ayrılık

Yoksa bu bir oyun mu

Sanki bilinmezliğini korumak istercesine biri

Diğeri ise bir dokunup anında kaçan çocuk gibi

Sürüp gidecek bu sonsuza

Aynı gelgit gibi…


Cevahir


Adını diyemediğim

Doyasıya sevemediğim sen

Nasıl özledim seni bir bilsen

Nasıl bir ışıksan benim için

Her ışıkta seni arıyorum

Gökteki yıldızdan tut, denizdeki güneşe kadar

Nasıl bir güzelsen benim için

Her güzelde seni görüyorum

Yeşil bir yapraktan tut, iç açıcı bir söze kadar

Sen karanlıklarda yoksun

Benim senin yokluğunda olduğum

Artık aydınlıktan da kaçar oldum

Bana seni anımsatmasından değil

İçimde aldatan kavuşma sevincini yaşamamak için…


Cevahir

17 Haziran 2007

Dünya'yı Şaşkına Çeviren Rus Dahi..

100 yıldır çözülemeyen ve dünyanın en büyük 7 probleminden biri sayılan Poincaré varsayımını çözen Rus matematikçi, 1 milyon dolarlık ödülü reddederek sırra kadem bastı.

Üç boyutlu uzayı sarmalayan iki boyutlu düzlemin, dördüncü boyut olan "zaman"la bağı üzerine devrim niteliğinde bir çalışma ortaya koyan Grigori Perelman'dan yaklaşık iki yıldır haber alınamıyor. Perelman, 2002 yılında dünyanın çözülemeyen en büyük 7 probleminden biri olarak kabul edilen Poincaré varsayımını çözdüğünü iddia ederek internette 39 sayfalık bir makale yayımladı.

Ertesi yıl ilkini tamamlar nitelikte 22 sayfalık başka bir makaleyi de internette yayımlanayan Perelman, aslında çalışmalarında Poincaré varsayımından hiç söz etmiyor. Bu problemin de bağlı olduğu çok daha geniş kapsamlı bir önerme olan Thurston Geometrizasyon Konjektürü'ne çözüm getiren Rus matematikçi, 2003 yılında ABD'de bir dizi konferans verdi ve bilim dünyasına çalışmalarını anlattı.

Düşünce tarihinde yeni bir sayfa

İlk etapta kuşkuyla yaklaşılan makalelerin doğrulunu test etmek için oluşturulan bilim kurulları geçtiğimiz günlerde Perelman'ı destekler nitelikte açıklamalarda bulundu. Çoğu bilim insanı sadece matematik alanında değil, düşünce tarihinde yeni bir sayfa açıldığında hemfikir. Elde edilen bilgiler ışığında bilgisayar teknolojilerinde olduğu kadar bilimin hemen her alanında büyük değişimler bekleniyor. Üç yıldır Perelman'ın makaleleri üzerinde çalışan Yale Üniversitesi'nden Bruce Kleiner, değil önümüzdeki 100 yılda, belki de hiçbir zaman çözüleceğine inanmadıkları bir problemin çözüldüğünü söylüyor.

Uzmanlar çözümü bile zor anladı

Rus bilimadamının, 2002'de tüm dünyayı şaşkına çeviren Poincaré varsayımına çözüm olarak sunduğu makaleler çok ağır bir matematik diliyle yazılmıştı ve bilimsel bir makaleden çok karalamayı andırıyorlardı. Uzmanların anlamakta güçlük çektiği dokümanların gelmiş geçmiş en büyük matematik problemlerinden birinin çözümünü içerdiğine artık kesin gözüyle bakılıyor. Yazdıklarıyla ilgili detayları açıkladığı ABD'deki konferanslarından sonra 2003'te ülkesine dönen Perelman o tarihten beri e-posta ve telefonlara yanıt vermiyor. Steklov Enstitüsü'nden de ayrıldığı söylenen Grisha'nın ne yaptığı merak konusu. Önümüzdeki hafta Madrid'de toplanacak Uluslararası Matematik Birliği'nde matematiğin Nobel ödülü diye adlandırılan Fields Madalyası'na layık görülmesine kesin gözüyle bakılan Perelman'ın törene katılacağına dair hiçbir belirti de yok.

Poincaré varsayımı nedir?

Fransız matematikçi, fizikçi ve filozof Henri Poincaré 1904'te ortaya attığı önermede, "üzerinde delik olmayan her şey bir küredir" diye özetlenebilecek bir yargıda bulunuyor. Bir elmanın üzerine gerilmiş paket lastiğinin şeklini bozmadan ya da elmayı parçalamadan sonsuza kadar büzülebileceğini, ancak ortası delik bir simitte bunun mümkün olmadığını, delik var oldukça lastiği sınırlayacağını iddia ediyor.

En büyük zevki mantar toplamak

ABD'li Clay Matematik Enstitüsü'nün problemin çözümünü bulan bilim adamına vermeyi vaad ettiği 1 milyon doları almak için çaba sarf etmeyen ve 1996'da Avrupa'nın en saygın matematik kurumunun verdiği Genç Matematikçi Ödülü'nü kabul etmeyen Perelman, esrarengiz kişiliğiyle de merak konusu. Grisha adıyla da anılan Grigori Perelman, 1966 St. Petersburg doğumlu. 1982'de henüz bir lise öğrencisiyken Madrid'deki Matematik Olimpiyatları'nda en yüksek skorla altın madalya aldı. Perelman, 90'lı yıllarda araştırma bursuyla ABD'deki üniversitelerde bulundu.

O dönemki arkadaşları tarafından "Sanki bu dünyadan değil gibiydi" diye tanımlanan Grisha, uzun saç ve tırnaklarıyla Rasputin'e benzetilmiş. Dahi matematikçinin en büyük zevkinin St. Petersburg yakınlarındaki ormanlık alanda mantar aramak olduğu söyleniyor.

işte yeni kurtlar vadisi

16 Haziran 2007

15 Haziran 2007

9 Haziran 2007

Hayvanların şaşırtan özellikleri

İnsanoğlu, aklıyla hayvanlardan üstün kabul edilirken, hayvanlar da akıllara durgunluk verecek kabiliyetleriyle insanları şaşırtıyor. Atlar, bir ay kadar ayakta durabilirken, bir köstebek, bir saat içinde, 45 metre uzunluğunda bir tünel kazabiliyor.

AA muhabirinin, Bölgesel Çevre Merkezi'nin (REC) hayvanlarla ilgili birtakım ilginç bilgilere de yer verdiği internet sitesi www.rec.org.tr'den yaptığı derlemeye göre, bir filin hortumunda 50 bin adet kas bulunuyor. Fil, bununla bir ağaç kütüğünü kaldırabilirken, yere düşmüş bezelye tanesini de alabiliyor.

Kutup ayılarının daha az enerji harcayarak, vücut ısılarını korumak için geliştirdikleri yöntem oldukça ilginç. Buzulların sevimli hayvanları, arka ayaklarını ön ayaklarının izine basarak yürüyorlar.

Dünyanın en hızlı koşan hayvanı leopar, ''benim'' diyen atletlere taş çıkarıyor. Leoparların hızı, saatte 100 kilometreyi buluyor.

Atlar, bir ay boyunca ayakta durabiliyor. Köstebekler ise bir saatte 45 metre uzunluğunda bir tünel kazabiliyor.

Gündüzleri görme engelli olan yarasalar, zifiri karanlıkta 0.6 milimetre çapında bir teli ayırt edebiliyor. Susuzluğa dayanıklı olmalarıyla bilinen develerin ise bir rakibi var. Fareler, develerden daha uzun süre susuz kalabiliyor.


KUŞLAR
Sinek kuşlarının kalbi, dakikada 615 kez çarpıyor. İnsanların kalbinin, dakikada 60-80 kez çarptığı göz önüne alınırsa bu kuşlar oldukça heyecanlı görünüyor.

Kargaların, ortalama yaşam süresi 120 yıl. Buna göre, kargalar dile gelse, tarihçilerin danışmanları hazırdı.

Dünyada en derine dalabilen kuş türü, imparator penguenler. Yiyecek aradıkları sırada, 255 metre derine dalabilen penguenler, yaklaşık 18 dakika nefessiz kalabiliyorlar.

Erkek penguenler, feministlerce ödüle layık görülecek türdenler. Zira onlar, kuluçkaya yattıkları 4 ay boyunca ağızlarına bir şey koymuyorlar.

Yine penguenlerin, biz insanların esprilerine konu olan, sarkaç biçimindeki yürüyüşlerinin de bir nedeni var.Penguenler, her adımın sonunda bir sonraki adım için enerji depolayarak, enerji tasarrufunda bulunuyorlar.

BÖCEKLER
Dünya halter şampiyonları, karıncaların yanında boynu bükük kalıyor. Kendi ağırlığının 50 katı ağırlığı kaldırabilen karıncalar, minik bedenlerinden hiç de beklenmeyen performans gösteriyorlar.

Akrepler, radyasyona karşı oldukça direnç gösteriyor. İnsan vücudunun radyasyona direnci 600 rads dolayında iken akreplerinki, 150 bin rads'a kadar çıkabiliyor.

Çöl akrebinin ayaklarındaysa kuma konan bir kelebeğin oluşturduğu titreşimleri bile hissedebilen algılayıcılar yer alıyor.

Büyüklükleri karıncalar kadar olan termitler, toprak üzerinde yüksekliği 8 metreyi bulan yuvalar yaparak, mühendislik yeteneklerini konuşturuyorlar.

EN HIZLI BALIK ORKİNOS
En hızlı yüzen balık ise orkinos. Yetişkin bir orkinos, saatte yaklaşık 90 kilometre hız yapabiliyor.

Su altında en fazla 1 saat kalabilen balinalar, normalde 90 metreye dalabilirlerken, korktuklarında 360 metre derine inebiliyorlar.

En fazla sayıda yumurta bırakan balık ise okyanus güneş balığı. Bu balıklar, bir seferde 30 milyon kadar yumurta bırakabiliyorlar.

21 Mayıs 2007

16 Mayıs 2007

uyudum
uyudun
uyudu

uyuduk...

size birşey olmadı.

içimde bir hizmetkar var
kimsenin hizmetkarı olmayan
istediğini yapan
kendi dünyasında ağa
kendi dünyasında paşa
içimdeki hizmetkar
içimdeki hizmetkar

bir görmüş mutlu olmuş
hem de nasıl
bir görmüş
güneş doğmuş gecelerine
en mutlu insan olmuş
beni görünce
yalanını...

oturup ağlayana kadar
kaç fikir üretirdin aptal

kalmadı içimde isyan
..tir olup gidesim var
buralardan

seni hiç sevmiyorum biliyor musun? nerden bileceksin kadayıf!

13 Mayıs 2007

Ünlülerden Süper Gaflar

  • Bazi futbolcularin hepsi sigara iciyor... (Fenerbahceli Oguz Cetin)
  • Savasi istemiyorum... Beni cok etkiledi... Makyaj masrafim var, elbise masrafim var ... (Petek Dincoz)
  • Gormeyi mi isterdin, boyle iyi mi? (Kenan Ercetingoz'un, gozleri gormeyen Metin Senturk'e sorusu)
  • Degisik bir yerden gireyim sana... (Erman Toroglu,Sansal'a soyluyor)
  • Soru: Somali'nin baskenti neresidir? Yanit: Bu konuda yorum yapmak istemiyorum... (Nefise Karatay)
  • Madonna gibiyim... Dunyaca unlu bir tenor olmak istiyorum... (Ozcan Deniz)
  • Aranizda erkek oglu olan var mi? (Yasemin Bozkurt)
  • Artik hata yapmak adina daha tecrubeliyim... (Ozlem Yildiz)
  • Ne var ki canim... Insan cevresindeki komsulariyla da mutlulugun doruguna ulasabilir ... (Seda Sayan)
  • Annem hakikaten cok kaliteli bir sanatci annesi...(Seren Serengil)
  • I love you sizi... (Sibel Turnagol)
  • Gulben Ergen benim yatir arkadasim... (Bulent Ersoy)
  • Cenab-i Allah'i size emanet ediyorum... (Tansu Ciller )
  • Benim kultursuz insanlarla isim olmaz... Zaten simdi ultrasyondan ciktim, cok mutluyum... (Ceylan)
  • Ben meme kanserine sahsen karsiyim.... SINEM GUVEN
  • Kendime ait goruslerim cok guclu goruslerim var ama onlari her zaman onaylamiyorum..... BUSH
  • Polis yolu az sonra islenecek bir cinayetin tatbikati icin kapatti....KANAL D ANA HABER
  • Sigara icmek oldurur oldugumuzde hayatimizin onemli bir bolumunu kaybederiz.... BROOKE SHIELDS
  • Cumhuriyet 1927 yilinda ilan edildi ......Tugba OZAY
  • Ataturk ne demis Yurtta sulh barista sulh ....NIHAT DOGAN
  • Bugun 10 Kasim Ataturk'un olum yildonumunu solenlerle kutluyoruz......ELIFNAGME

5 Mayıs 2007

ilkokul küfürleri...



Eşşek
+domuz
-sensin!!!
+sensiinnnnn....
-ne diyosan iki katı
+sana 10 katı..
-çelik ayna (ne dersen sana)

-salak
+sallanda sümüğüne bak
-yuvarlada ağzına at

-salak
+sapsalak
-sarmısak
+sapsarmısak(yaratıcılıklar gelişio)

-sanane
+saman ye..
-samancının kızıyla evlenirsen banane

-ayııı
+*****keman yayı
-seninkine de ingiliz tramvayı
-sana hamdullah dayı...

-aptalll!!
+bana ne dersen sana iki katı
-sana 10 katı
+sana 100 katı
-sana sonsuz katı
+sana sonsuzun yüz katı
-sana sonsuzun sonsuz katı
+sana sonsuzun sonsuzunun sonsuz katı

Bir Karafatmanın Dramı


Dün gece yine ölümle burun buruna geldim.

Kendime bir zarar geleceginden degil ama karim Cemile ne yapar sonra.

Biz aksam yemegimizi genelde saat 11-12 gibi yerdik, ama ev sahiplerimizin misafiri geldiginden geç vakitlere kadar oturup yatmadilar.

Neyse ki konuklarin gitmesiyle birlikte uykuya daldilar. Bir süre
ortaligin sakinlesmesini bekleyip, yiyecek toplamaya basladim.

Bugün misafirler geldigi için menü çok zengindi. Pasta ve börek
kirintilarina bayiliriz. Her neyse ben nevaleyi toplarken birden mutfagin isigi yandi
ve "Aaaaaa! Karafatma" diye bir ses duydum.

Salak adam, ben bir erkegim Fatma da nereden çikti. Benim adim Ismail. Böyle seyler delikanliyi bozar. Hadi beni karimla karistirdin diyelim. Sen ne kadar korkak bir adamsin. Benim kaç katim büyüklügünde olmana ragmen bu bagiris da ne böyle?

O korkunç sesin kesilmesiyle birlikte, sanki ben ona bir bok yapmisim gibi beni kovalamaya basladi. Inanin o kadar da dikkat ediyorum, tabak, çanak, bardak üzerinde dolasmamaya çünkü bu dingilin karisi çok titiz.

Bazen diyorum ki bu giciklarin misafiri geldiginde git ortalarda dolas böylelikle utanilacak
duruma düssünler. Ama yapamiyorum iste. Ne olursa olsun, ekmek yedigin tekneye kötü
gözle bakmamak gerekir.

Ben eve geldigim ilk yillari hatirliyorum da ne güzeldi o günler. Rahmetli kayinbabam ve kayinvalidem beni evlerine kabul etmislerdi. O zamanlar rahattik, çünkü ev sahibimiz Riza amca kördü. Bu sebeple evin her yerinde serbestçe dolasabiliyorduk. Hatta Riza amcayla ayni sofrada yemek yedigimiz günlerde oldu. Gerçi bizleri görebilseydi nasil davranirdi bilmem ama o hep yüregimizde yasayacak.

Riza amcanin durumu pek iyi sayilmazdi, memur emeklisiydi. Bu evde rahmetli karisininmis, bu yüzden yiyecek konusunda bu kadar fazla seçenegimiz yoktu. Ama daha mutlu ve huzurluyduk. Riza amca bir gün görünmez kazaya kurban gitti. Gerçi onun için bütün kazalar görünmezdi.

Riza amcanin topraga verildigi gün biz de oradaydik. Karsi komsusu Osman Zeki Bey bize geldiginde ceketini asmisti. Biz de bunu firsat bilip ceketin cebine girdik. Ardindan Osman Zeki beyle birlikte mezarliga dogru yola koyulduk. Riza amcanin üç tane oglu vardi ama bugüne kadar sadece nüfusta gözüküyorlardi. Hayirsizlar daha ilk günden evi satisa çikardilar. Evi su anda oturan adam ve karisi satin aldi.

Eve ayak basmalariyla kayinbabam ve kayinvalidemi öldürmeleri bir oldu. Adam sonra igrenerek cansiz bedenleri kagida sararak çöpe atti. Sanki kendisi çok temizmis gibi. Halbuki tuvaletten çiktiktan sonra ellerini yikamadigina defalarca sahit oldum. Simdilerde kendine üzerinde rahmetli kayinvalidemin resmi olan bir ilaç almis, durmadan üzerimize sikip duruyor. Kayinvalidem Sultan hanim gençliginde fotomodel oldugu için bu tür ilaçlarin üzerinde resmi
bulunuyor. Hatta bir iki reklam filminde de oynamisti. Ama evlenince mecburen birakti. Çünkü kayinbabam tam bir Osmanli erkegiydi.

Bugüne kadar rahmetli Riza amcanin anisina bu evde oturduk, artik daha fazla dayanacak halimiz kalmadi. Ese dosta haber saldik. Kendimize göre bir ev bulur bulmaz tasinacagiz buradan. Belki de sizin evinize yerlesiriz hayat bu belli mi olur?

2 Mayıs 2007

çocuk şiirleri 3

los angeles
ne de güzel şehirsin sen
dünyanın öbür ucunda idin
ama ben çok sevdim seni
canııııımmmmmmmmmmm

çocuk şiirleri 2

bulutlar pamuk gibi
ama çok güzel onlar?
ben de öyle güzelim?
o zaman herkes çok güzel?
dünya çok güzel
ben yerim dünyayı

çocuk şiirleri 1

ben fredi merkuriyi çok seviyorum
o çok süper bir şarkıcı
ama en önemlisi
burçin salaaaaaak (sayfanin yarisi yirtik)

30 Nisan 2007

Muhtıra Nedir?

MUHTIRA NEDİR

Büyük Larousse Ansiklopedisi'nde "muhtıra" sözcüğünün kelime anlamının karşılığında şu ifade yer alıyor:
"Bir kişi, bir grup ya da kurumca, başka kişi, grup ya da kuruma uyarıda bulunma, bir şeyi anımsatma amacıyla gönderilen yazı."

"Muhtıra" kelimesi Türk siyasi tarihine, 12 Mart 1971'de dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu'nun imzasıyla radyodan okunan bildiriyle girdi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in muhtıra üzerine aynı gün istifa edişi de siyasi literatürde " Şapkasını alıp gitti" ifadeleriyle anıldı.

Türkiye'nin yaşadığı bir başka "muhtıra" vakası da 27 Aralık 1979'da, dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve komutanların o zamanki Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e verdikleri uyarı mektubuydu. Uyarıyı, hükümet ve muhalefet dikkate almayınca 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşti.

29 Nisan 2007



bize bunları bu şekilde çizmeyi ilk kim öğretti?


bana sanki kendiliğinden olmuş gibi geliyor. ama öyle olmamalı. saçma yani.

bazen soruyorum, ben bu yazıları kime yazıyorum diye. bence böyle saçma şeyler yazmak çok saçma. bu saçmalıkları birisi için yazmak daha da saçma. anladın sen onu...

bazen özlemeyi abartıyorum. (ama kimse anlamıyor, bu güzel işte).

birileri ayrılır birileri birleşir. bence bu hayattır. kavram tartışmayalım.

28 Nisan 2007

ünlülerden güzel sözler

Akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle içten ilgilenen bir kadın uğruna, bütün dehamı ve tüm eserlerimi, feda etmeye hazırım....
Ivan Sergeyeviç Turganyev

Bir genç kız 24 yaşına kadar hayatının erkeğine rastlamadıysa, dünyada ondan talihli insan yoktur.
Deborah Kerr

Sevgilim doğruyu söylediğine yemin ederse, ona inanırım. Yalan söylediğini bildiğim halde... William Shakespeare

Saat 7'de randevu verip, 9'da gidin. Yollara düşmemişse, artık sizi sevmiyor demektir...
Marlene Dietrich

Evlilik insana çok şey öğretir. Sadakat, sorumluluk, hoşgörü, anlayış gibi... Ancak bekar kalırsanız, zaten bunların hiçbirine ihtiyacınız olmaz...
Burt Reynolds

Kadını asla küçük görmeyin. Tabii yaşı ve kilosu dışında...
Shelley Winters

bu şekil dans etmeler yasaklansın.. işte bu şekil

26 Nisan 2007

Cumhuriyet tarihinin en çok adam öldüren kişisi; Tornavidalı Katil

1967 Adana doğumlu Yavuz Yapıcıoğlu’nun 9 kardeşi var. 25 Aralık 2002 tarihli Tekirdağ’daki duruşmasındaki ifadesine göre Yavuz, sevgisiz büyüdü. İlkokulu ve ortaokulu üvey annesinin yanında okudu. Yine kendi ifadesine göre o okuduğu okullarda hep sınıf birincisiydi. Sınıfında arkadaşları arasında sayılıyordu, seviliyordu. Lise 2. sınıfa kadar başarılı bir öğrenci olarak devam etti. Lise 2’de tartışarak önce ailesinden sonra okulundan ayrıldı.

Evlendi, ama 3 ay evli kaldı. Okul takımlarında ve amatör kümelerde futbol oynadı.
Dericilik yapıp işadamı da oldu. Ancak onu da yürütemedi ve işyerini kapattı.
Normalde iyi konuşup düzgün işler yapabildiğini, ancak zaman ve mekan algılamasında bazen kendini kaybettiğini, cinayetleri bu sırada işlediğini ve sanki içinde iki ayrı kişinin barındığını söyledi.

1994’te seri cinayetlerine başlamadan önce İstanbul Merter’de ‘Sis Tarikatı’ denilen bir grupla birlikte oldu.
1994’te İstanbul’da aynı mahallede oturan bir genç kız ‘günaydın’ dedi. Bu yüzden önce kızla ve genç kızın nişanlısı ve arkadaşlarıyla kavga etti. Kavgada bıçağını çekip 3 kişiyi öldürdü. Bıçaklananlardan 20 yaşındaki Sait Korkmaz olay yerinde öldü. Kaçarken durdurduğu Mercedes otomobilin şoförü Rasim Aydın direnince onu da öldürdü.

Mahkeme kayıtlarına göre, Yavuz Yapıcıoğlu, son katliamını Aralık 2002’de Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde gerçekleştirdi. ‘10 saat içinde’ Sağlık Mahallesi'nde 23 Aralık 2002 tarihinde, Çorlu Spor Tesisleri'nin bekçisi Hüseyin Yumuk , Özcan Karagözoğlu ve Şakir Temürçi , başlarına sert cisimle vurularak öldürülmüştü.
Aynı gece, Tonguçlar Cami İmamı Salih Baş ve Beytullah Güngen de yaralanmıştı.

Mahkeme salonlarında ‘Gerçek Atatürk’ olduğunu söyleyen Yavuz Yapıcıoğlu’nun salondakilere zarar vermesini önlemek için duruşmada karate ve judo bilen polisler görev yaptı. Deli taklidi yapınca Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildi. Burada anadan üryan soyundu, koridorlarda “Ben İsa’yım!” diye bağırdı. Tutulduğu adli koğuşu yaktı. Hastabakıcılara saldırıp yaraladı. Koğuş arkadaşlarını dayaktan geçirdi.
Bir süre sonra Türk Ceza Kanunu’nun 46. maddesine göre cezai ehliyetinin olmadığına dair rapor alıp çıktı.
Böylece yargılanmaktan da kurtuldu.

Pertevniyal Lisesi önünden geçerken bir hademe ile kız öğrencinin tartıştığını görüp olaya karıştı. Önce kızı kovaladı, sonra kendisini engelleyen hademeyi bıçakla öldürdü. Cinayetten sonra kaçtığı Adana’da olmadık sebeplerle 3 kişiyi daha öldürdü. Adana’dan kaçarken bindiği otobüs Ankara’da mola verdi. Açtı, simit alacaktı; ancak cebinde parası yoktu. Tanımadığı birinden para istedi, vermeyince adamı izleyip tenha bir köşede şişleyerek öldürdü. Cinayeti gören bir adamı da kovaladı, yakalayıp boğazını keserek öldürdü. Harçlık vermedi diye ağabeyinin dükkanını yaktı. Ayrıca yakın akrabalarından ikisinin daha evini yaktı. Silivri’deki babasını öldürmek için evini bastı, baba Selim pompalı tüfekle ateş ederek Yavuz’un elinden kurtuldu.
Buradan Balıkesir Edremit’e anneannesinin yanına kaçtı. 3 gün birlikte kaldığı anneannesi annesiyle ilgili hoşuna gitmeyen bir söz söyleyince kristal kül tablasını başına vura vura öldürdü. Olayı duyan anne 2 gün sonra kalp krizinden öldü. 1998 yılında Loris Giuseppe Formentin isimli Belçikalı bir turisti bıçakladı, bacağından vurularak etkisiz hale getirildi. Avcılar Kampusü'nde 1992'de 5 aylık hamile üniversite öğrencisi B. K ve 1993'te de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İhtisas öğrencisi D.Ö, tecavüz edildikten sonra öldürülmüştü. Semtte büyük paniğe neden olayların ardından sapık tüm çabalara rağmen yakalanamamıştı. Katilin ağabeyi Yıldır Yapıcıoğlu”na göre bu iki cinayetin faili de Yavuz Yapıcıoğlu’dur.

Yapıcıoğlu, önceki cinayetlerinde Türk Ceza Kanunu doğrultusunda Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden verilen ‘kapalı yerde tutulamaz ve cezai ehliyeti yoktur’ şeklindeki raporlar sebebiyle hapse atılamıyordu. Bunun yerine tedavisi için hastaneye gönderiliyordu. Ancak, bir yıllık tedavi süresini doldurmadan hastaneden elini kolunu sallayarak çıkan Yapıcıoğlu sudan sebeplerle cinayet işlemeye devam etti.

Sanık Yapıcıoğlu duruşmada kendisi hakkında verilen sağlam raporunun doğru olduğunu belirterek, doktorları ve mahkemeyi yanıltmak istemediğini söyledi. Yapıcıoğlu, "Ben seri katil veya canavar değilim" dedi. Ancak Yapıcıoğlu, daha önce ruh hastası taklidi yaparak herkesi yanılttığını söyledi.

Polis kayıtlarına göre 18, ailesine ve görgü tanıklarına göre 43 kişinin katil zanlısı 36 yaşındaki Yapıcıoğlu, Cumhuriyet tarihinin en çok adam öldüren kişisi. Seri katil bu cinayetleri 1994–2002 yılları arasında gerçekleştirdi.

Yavuz Yapıcıoğlu, Avcılar’da yakalanıp tutuklu olarak yargılanmaya başladı. Tekirdağ Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Gasp ve cinayetten yargılanıyor. Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada tutuklu sanık Yavuz Yapıcıoğlu duruşma sonunda Şakir Temürcü'yü öldürmekten 28 yıl, Salih Baş'ı da öldürmeye tam teşebbüsle yaralamak suçundan 16 yıla mahkum oldu.

Brave New World - Aldous Huxley





TIKLA
(Dil: İngilizce Format: .PDF)






DİKKAT!
Bu sitede yer alan e-book'lar tanıtım amaçlıdır. Lütfen kitapların orjinallerini satın alınız.

Bu sitenin e-book yayımından hiç bir ticari çıkarı yoktur. Yüklediğiniz dosyaları 24 saat içinde silmeniz gerekmektedir.
Yüklediğiniz dosyalar nedeniyle bilgisayarınızda oluşacak arızalardan benimkelimelerim sorumlu değildir.
*Dosyaları indirenler bu koşulları kabul etmiş sayılırlar.

23 Nisan 2007

Balinayla burun buruna

Gerçek boyutlarda bir balinayla burun buruna gelmek işte böyle bir şey...

http://www.wdcs.co.uk/media/flash/whalebanner/content_pub_en.html

KALPTE UNUTULMAK

Boş odalarda sinmiş bir toz zerresi gibiyim sensiz
Ya da yankıya dönüşmeyi bekleyen heyecanlı bir ses
Unutulmuş eski bir hatıra defteri gibiyim
Hayata direnen, aşka yenilen biriyim ben...

Berkay
09.07.2004

İMKANSIZI SEVMEK














Bu sabah bütün hüznümle çıktım sokağa
Bütün hüznümle dolaştım gün boyu
Bütün hüznümle geldim yanına
Belli etmemeye çalıştım sana
Fark ettin, sordun üstelik

Neyin var dedin
Dedim ya, hüzünlüyüm bu gün
Ne var ne yok, hepsini yanıma aldım
Hepsini...

Sahte gülücükler dağıttım
Nedensiz, gereksiz...
Utandım kendimden sonra
Ve korktum
Anlamandan...
Anlamadın, ne güzel...

Zor iş sevmek seni
İmkansız sevmemekse,
bir kez gördükten sonra
Nerden çıktın karşıma
Neden çıktın karşıma
Yoktu bu kadar hüznüm
Hüzün kattın yaşantıma...


Berkay
27.04.2004

DELİ GİBİ















Deli gibi seviyorum seni sevmeyi
Deli gibi özlüyorum senli geceleri
Kırık kalbimin vefasız öpücükleri
Ağlatacaksınız beni çocuk gibi
Bu öpücük candan değil
Bu öpücük can acıtan
Bu öpücük yakan tenimi…
Bir kırık kalp
Bir buruk anı
Deli gibi severim sana aşık olmayı
Deli gibi özlerim senli geceleri
Senli gecelerin vefasız öpücükleri
İncitmeyin beni…

Berkay
26.04.2004

GÜN BATIMLARI














Gün batımları bir başka güzel artık
Hele de berabersek o vakit
Gelecek günün de güzel doğacağı
Yeni güne güzellikler sığdıracağımız
Güzel bir gün yaşayacağımız kesindir
Seninle gün batımlarını izlemek yok mu
Benim en büyük zevkimdir


Berkay
08.07.2004

Neyzen Tevfik

bilenler bilir; beşiktaş'taki iskele meydanında ufka bakan ve eliyle de rüzgardan dalgalanan kaftanını tutan bir barbaros hayrettin paşa heykeli vardır.. altında da yahya kemal'in şiiri yazılıdır:

deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!..
adalar'dan mı? tunus'tan mı, cezayir'den mi?
hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
o mübarek gemiler hangi seferden geliyor?

neyzen tevfik bunu görmüş, beğenmemiş.. "'geliyor da geliyor' diye tutturmuş yahya kemal".. sonra neyzen aşağıdaki dörtlüğü yazmış..

ebedi bilgini hayrettin kaptan
beş asır önceden biliyor gibi
ıkına sıkına yazdığın şiire
barbaros kıçını siliyor gibi

:)

ayrıca neyzen tevfik;

"tanrı senin hamurunu necaset ile yogurmuş,
annen seni sıçarken yanlışlıkla dogurmuş" demiş adam.

ayrıca şunları da söylemiştir;

"ey bana kendini büyük tanıtan
halime bak da davarlığından utan"

ve bir de şunu;

“sanmayın ustalıkla sarf ederim sanatımı,
ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir.
içki meclislerinde sarhoşların saza vurgun oluşu,
nazarımda su içen eşeğe ıslık gibidir.”

:)

Monster Sudoku !!!






Sizin için nefis Monster-Sudoku oyunları! Çıktısını alıp güzel güzel kafa patlatın...
*Mantık aynı... Bu sefer fazladan 4 karakter daha var. A, B, C, D, E, F, G, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 harflerini ve rakamlarını, tamamını, sadece birer kez kullanarakher satırı, her sütunu ve her 16*16'lık kareleri doldurmaya çalışın.

Tekrar merhaba

bir an burayı kapatıp başka bir blog'a taşınmayı düşündüm, sonradan tekrar buraya döndüm. evet, doğru yaptım.

31 Mart 2007

Yüzyılın Gafları

Spor yazar ve yorumcularımızın söylediği ilginç, komik, unutulmayan sözleri...

# "Tugay, vurursa gol olur, vuruyoooor, aut..." (Bülent Karpat)
# "Ben ona dırdırın kralını yaparım, ama lisanına hakim değilim." (Ahmet Çakar, Lucescu'ya çatarken)
# "Değişik bir yerden gireyim sana..." (Erman Toroğlu, Şansal Büyüka'ya)
# "Walsh ikinci yarı çok etkisiz, kendisini oyunda hiç göremiyorum..." (Can Bartu, Beşiktaş maçını yorumluyor; ancak Walsh devre arasında oyundan çıkmıştır.)
# "Dokunuşu, vuruşu, şut orta karışımı vuruş şutu..." (Şansal Büyüka)
# "Bu akşam değerli konuklarımızın yanında çok daha değerli iki konuğumuz var..." (İlker Yasin)
# "Süper Lig'de ilk altı takımda altı takım var..." (Rıdvan Dilmen)
# "Özellikle yukarıdan yağmur yağınca..." (Lig TV muhabiri, FB-BJK maçından önce yağmurun yukarıdan yağdığını belirterek bizi aydınlatıyor)
# "Uğur çek ordan benim şeyimi!!" (Şansal Büyüka, ekrandaki küçük görüntüsünden bahsediyor...)
# "Efendim.. Eeeee... Hakan'ın şeyi yok..." (Hıncal Uluç)
# "Bu pozisyon, pozisyon icabı bir pozisyon..." (Erman Toroğlu)
# "Sayın Şengül, lütfen cetrefilli cetrefilli konuşmayın..." (Ahmet Çakar)
# Güntekin Onay: Hocam, peki burada faul var mı?
Ahmet Çakar: Tabii, bu sabaha kadar kırmızı kart!!!
# "Girerse basket olacak..." (Murat Kosova)
Gaza gelen spiker!
# "Faul, faul!! Yok ya, faul değilmiş, sanırım ben gaza gelmişim..." (Murat Kosova)
# "Bugün baktım gazetelere kimse yazmamış, ben de yazmamışım..." (Haşmet Babaoğlu)
# "96'lı yıllar ne güzeldi..." (Vedat Okyar)
# "En sevdiğim futbolcu şu panço denilen oğlan, pançu mu o..." (Ömer Çavuşoğlu)
# Abidin Aydoğdu, Danimarka-Fransa maçını anlatırken, Zidane koşarken topa basar ve düşer: "Evet Zidane'dan fantastik hareketler..."
# Ömer Üründül: Vay vay vay vay vay...
Spiker Yalçın Çetin: Hem de ne vay! (BJK-Gençlerbirliği maçında bir pozisyondan sonra)
# "Ve Michael Jordan bugün futbolu bıraktı!!!" (SkyTürk spor haberleri sunucusu)
# 8-0'lık İngiltere maçında 5. ya da 6. golden sonra Abidin Aydoğdu: "Evet sayın seyirciler İngilizlerin bir atağını daha gol yiyerek savuşturduk...",
"Vay anasını sayın seyirciler, bir gol daha yedik..."
8. golden sonra: "Evet sayın seyirciler, maç bitti hâlâ gol yiyoruz. Olacak iş değil..."

Toroğlu'nun aklı!

Silah çekmişsen herkese ateş edeceksin. Yoksa çekmeyeceksin.
(Erman Toroğlu - Maraton, Lig TV)

Kim ne imiş?

Ahmet Çakar: İkimizden biri psikopat, ben sana söyliyeyim. Hiç debelenme!
Gürcan Bilgiç: Kimin ne olduğu belli hocam.
(Santra - ATV)

Ayrılanlar İçin



Yollarımız burada ayrılıyor
Artık birbirimize iki yabancıyız
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet her şeyi unutmalıyız
Her kaderin tesellisi bulunur, üzülme
İnsan ne kadar sevse unutabilir
Mevsimler, gelir geçer, yıllar geçer
Sen de unutursun bir gün gelir
Hiç yaşamamışçasına, hiç sevmemişçesine
Unutursun o günlerimizi, gecelerimizi
O günlerce gecelerce sevişmelerimizi
Her şeyi evet her şeyi unutabilirsin
Hatta bütün yazdıklarımı satır satır
Kalırsa, içinde bir derin sızı kalır

Ümit Yaşar Oğuzcan

25 Mart 2007

Adam dediğin nasıl olmalı?


10 Mart 2007 Cumartesi 12:06

Adam dediğin; Sana ihtiyacım var demeyi bilecek.
Seviyorsa seviyorum var mı, diyebilecek.
Korkmayacak ne aşksızlıktan ne parasızlıktan ne senden ne başkasından...
Sigaranı O yakacak, kapıyı sana O açacak, şarabı senin için ilk O tadacak, kibar olacak kısaca asla yapışık ikiz degil.
Oturup kalkmasını, kültür yapmasını, iki maç anlatmasını, ekonomiyi, siyaseti bilecek... Misal; Atatürkten sonraki 4 cumhurbaşkanını sayabilecek tereddütsüz...
Vizyonu olacak vizyonu.. Televizyondan bakmayacak hayata.
İki laf ettiginde bileceksin ki anlamış da başka konuya atlamış bile.
Adam dediğin leb demeden leblebiyi yutacak.
Sabah saati kurmadan kalkabilecek ve çoraplarını nereye koyduğunu bildiğinden sabahları debelenmeyecek, titiz değil ama bir kadına ihtiyacı olmadan da yaşayabileceğini gösterecek.
Adam dediğin sihirli olacak azıcık, ruhuna ulaşmayı öğretecek. Biraz da kıskanç olacak, vurdu mu ses getirmeyecek ama vurmaktan beter edecek gözleriyle... öyle bir adam işte....
Arada sırada dokunmayacak sana. Aramayacak.
Merak edeceksin merak, öyle lök diye burnunun dibinde bitivermeyecek.
İnsanın iyi hali var kötü hali var, sende bazen görmek istemeyeceksin, anlayacaaaaak....
Adam dediğin, güdümlü degil egitimli olacak. Okuduğunu anlayacak, bilmediğine bilmiyorum diyebilecek, sallamayacak özet...
Lügatında -haklısın-doğru-evet-gidelim-yapalım-merak etme-sen üzülme- olacak. —üzgünüm-yorgunum-belki-yarın-olmaz olmayacaaaaak...
Kasımpatı gibi açılıp saçılmayacak. Bacakları kalınsa, yazın güneşin altında uzun paçalı don ve naylon terlik giymeyecek.
Adam dediğin bir söylediği sözü unutmayacak, geri almayacak, temcit pilavı gibi çıkarıp çıkarıp höykürmeyecek.
Utanmayacak, arlanmayacak, başkasının karısına da yan gözle bakmayacak. Azıcık namussuz olacak tamam ama o namussuzluğu ancak ve ancak senin uğruna , değerleri ve onuru uğruna kullanacak...
Adam dediğin anlayacak içkiden yemekten... Balığın yanına rakıyı, şarabın yanına peyniri, viskinin yanına çikolatayı koyacak. Viskiyi sek, neskafeyi sütsüz, tekilayı tek içişte bitirecek.
Sert olacak sert adam dediğin, sözünü sakınmayacak, koydu mu yumruğunu masaya, bileceksin ki susman gerek...
Adam dediğin öküz olmayacak ama hiçbir treni de kaçırmayacak.
Geç kalmayacak, zamanından öncede yola düşmeyecek, program delisi değil, tam karar gelecek.
Yemek masasında koltuğunu tutacak ama yılışmayacak salya sümük.
Ağlayacak omzunda yeri gelecek ama sana abanmayacak. -sen yoksan ölürüm- ajitasyonu yapmayacak.
Arabesk dinlemeyecek, dinleyenden haz etmeyecek.
Kavun peynir yiyecek yemek olmadığında. Sushi'yi de deneyecek ama. Yeniliğe açık olacak her daim, yemem diye tutturmayacak. Adam olacak adam...
Odun gibi çıtır çıtır değil, kömür gibi için için yanacak içinde ve arkasını dönüp uyumayacak seksüel zevkleri bitince. Şefkat olacak adam dediğin anlıyor musun? Gönlünü almasını, sinirini çözmesini, seni memnun etmesini bilecek. Yan gözle şöyle bir süzmesiyle için eriyecek...
Kırıldım, yamuldum, küstüm, konuşmam demekle olmaz. Neyse sorun çözecek, ertelemeyecek. Bilecek hayatın kurtarılası anları olduğunu ve o anı bir daha geriye saramayacağını.
Matematik bilecek. Logaritma nedir, türev nasıl alınır, karekökü filan; Kafadan çarpıp bölecek, ayın sonunu getirebilecek.
Kıllı olacak adam dediğin ama senin üstünde balık sırtı gibi kaygan. Oklava tutar gibi tutmayacak kollarını.
Aşkı için dağları delecek, fizana gidecek, ama dönmesini de bilecek, kıçının üstüne oturup beklemesini de.
Adam dediğin iyi araba kullanacak kardeşim!. Direksiyon hâkimiyeti, yön kabiliyeti 100'de 1500 olacak. Bastımı gaza saçların savrulacak, bir iki manevrayla park ediverecek arabayı, mel mel bakmayacak...
Bir salon beyefendisi olacak. Belinden kavrayıverecek uzun parmakları, dansa kaldırırken... Arada bir elini havalandırıp seni döndürecek, soluğuna soluğunu değdirecek, ne zaman duracağını da bilecek. Kendini göstere göstere afişe etmeyecek. 'tamam, hoşum, akıllıyım, param var ama kadınıma da sadığım' dedirtecek...
Valla bence adam dediğin güzel öpecek başka yolu yok. —tarif edemeyeceğim-. Mutfakta misal; aniden dibinde bitiverecek. Elinde domates filan ne varsa fırlatıp atacaksın lavaboya, masa arayacaksın masa, üzerinde yemek yapmak için değil ama....
İçki içecek kardeşim sigara da. Dünyevi zevkleri tadacak bir kere.
Hangi ortama ne gider bilecek.
Oynamayacak öyle artist gibi, kıkırdamayacak kadın gibi, kocaman kahkahalar savuracak etrafa kendinden emin, nerede gülünür, nerede yas tutulur bilecek...
Bakışıyla kılcal damarların titreyecek, dokunuşuyla ter boşanacak etinden, korkuyla değil ama minnetle sokulacaksın koynuna.
Adam dediğin ter kokacak ter. Teriyle ıslanacaksın, sırtında mı, göğsünde mi, kolunda mı bilmem, yatağa birlikte öyle dolanacaksın.
Aşk olacak aşk adam dediğin tepeden tırnağa, aşk… Romantizmi sex on the beach'le kısıtlamayacak. Koyacak rakıyı balıgın yanına kırdı mı birde soğan yanına, şarkılar söyleyecek neşelisinden, kederlisinden yahut gidecek bir techno bara, ritimde boğulacak sallanırken. Yanında yabancı gibi değil, ben bu adamın ciğerini bilirim bakışlarıyla dolaşacaksın... yoksa ne?....
Çalışkan olacak çalışkan, tuttuğunu koparacak.
İşçi olacak işçi, çalışmadan karizma satmayacak. Yeri gelecek limon satacak, utanmayacak. Taşı sıktı mı suyu çıkacak. Baba parası yemeyecek, babasına destek çıkacak. Annesini sevecek ama kadınına kuma getirmeyecek. Aile, akraba nedir?, bayram seyran kimler aranır sorulur, kimler küstürülmez, kimlerin elleri öpülür?...Bilecek...
Büyüklüğünü, önündeki ceketin düğmesini ilikleyerek değil, önünde ceket iliklettirerek fark ettirecek.
Dobra olup kabalaşmayacak.
Eleştirinin ince ayarını, bir terzi maharetiyle teyelleyecek.
İnsanları kırmadan da hataların onarılabileceğini öğretebilecek.
Öyle hemen yorulmayacak, sızmayacak ve hiç başı ağrımayacak.
Dişleri, tırnakları, burnu ve saçları temiz olacak. Adam adam kokacak, parfümlü züppe degil.
Kudurmadan eğlenmeyi bilecek, kudurtmadan dize getirmeyi bildigi gibi.
Adam dediğin yazın buz gibi, kışın soba gibi olacak.
Çok şişman, çok zayıf, çok uzun, çok kısa, çok yakışıklı, çok sıradan, çok titiz, çok mükemmeliyetçi, çok kaba, çok kıskanç, çok bayağı olmayacak. Normal ama aykırı olacak.
Sıkmadan sıkıştıracak, baymadan bayıltacak, ezmeyecek ruhunu anlıyor musun? Sarsacak ama sarsıntın depresyondan olmayacak...
Demem o ki; adam adam olacak, adam gibi adam dedikleri... Ama sen de hakikaten kadın olacaksın. Bütün bunları yaşatabilecek bir ruhu yetiştirebilecek bir koca yürek, bir koca ana. Ana olacaksın... Bir adam büyütmek o kadar da kolay değilmiş diye mi? Ne o, hazıra mı konacaktın? Böyle analar olmasa, böyle adamlar nereden bulunur söyle, hadi söyle? Sende analığını bileceksin, kadınlığını bildiğin kadar, otur oturduğun yerde!...

MELİS KURUCU


Acayip hoşuma gitti paylaşmak istedim:D

MÜDÜRİYET

17 Mart 2007

BİR BİLSEN




Tutamadım sevdanı bir tanem
Gözlerin güneş parçasıydı
Ellerin ateş
Tutamadım ellerinden...

Sevdasız kaldım
Düş bile kuramadım
Yalnız kaldım
Kaç gece rüyalarda aradım seni
Kaç gece buldum
bilemezsin...

Gördün mü sevdasını dağlara yazanı hiç
Ben yazdım
Kocaman bir dağa hem de
Senin adını verdim ona
Ne kadar da mutlu oldu...

Ne ateşli gözlerdi onlar
Ne bakışlar yayardı
Ben bakamadım bir tanem
Utandım –hem de nasıl- bilemezsin...
Onun için tutamadım ellerinden, çekindim
Sen de uzatmadın ellerini
Nasıl isterdim oysa...

Seni hep yazdım bir tanem
Hep söyledim, düşündüm
Yorulmadım hiç
Şimdi bile nasıl dincim
Nasıl seviyorum seni...

Bir bilsen...


26.04.2004
Brky

ZİYAN EDİLMİŞ ANLAR




ziyan edilmiş anlarım var
yalnız gecelerimde hatırladığım
iç acıtan anlar
her hatırlayışta
boğuk bir toz kalkar yüreğimden
iki damla yaş dökülür gözlerimden
çok anım var böyle çok
hepsi de ziyan edilmiş anların tanığı
ziyan edilmiş anlarım var
yalnız gecelerimde hatırladığım
ve unutulması mümkün olmayan...


24.02.2004
Brky

YALNIZLIK



Ne kötü bir rüya
İçinde yaşıyorum hayatın
Hayat kalabalık
Ta kendisiyim yalnızlığın


13.11.2002
Brky

Kitap Önerisi 3: Suç ve Ceza (Dostoyevski)


"İşkence şimdiden mi başlıyor, vicdan azabı şimdiden mi başlıyor? İşte, evet evet, işte! Gerçekten de başlıyor!"
Gerçekten de, az önce pantolonunun parçasından kestiği tirfillenmiş parçalar yerde, odanın ortasında sürünüyordu, içeriye birisi gircek olsa ilk bunları görürdü.
"Ne oluyor bana böyle?" diye haykırdı yarı çılgına dönmüş bir halde.
Bu sırada tuhaf bir şey geldi aklına. Belki de giysileri baştan aşağı kana bulanmıştı, ama kendisi sadece yeteneklerini iyice yitirdiğinden bunları göremiyordu. Olur mu olur! Çünküt gerçekten de aklı, kavrayışı yerinde değildi. Birden para kesesinde kan lekeleri bulunduğunu anımsadı. "Eyvah! Öyleyse cebimde de kalmıştır, çünkü keseyi oraya tıkıştırdığımda hâlâ nemliydi." Cebini tersyüz etti aceleyle ve gerçekten de astarda kan lekeleri vardı..."

13 Mart 2007

4. Kişisel Gelişim Günleri Fotoğrafları




Aşağıdaki adresten indirebilirsiniz.

(Bunlar Hilal'in fotoğraf makinesiyle çekilenler.)

Toplam 33 Fotoğraf (1024*768)
Boyut: 2,62 MB



http://rapidshare.com/files/20810659/PDA_Hilal.rar.html

4 Mart 2007

Geriye ne kaldı... Bir şey kalmalı mıydı?



Geriye ne kaldı... Bir şey kalmalı mıydı?

Bir şey görürsün, sana bir çok şeyi anımsatan... Bir çok zaman geçer, o küçücük şeyi unutturmaya yetmez.

Bir arkadaşımla sohbet ederken, "ben sürekli azalan bir şeye 'sahibim' demem" demiştim. Ama yanılmışım. Sahip olduğum pek çok değer yitip gitti çoktan... Bazen kendimi Raskolnikov* gibi yatağa mahkum etmek ve günlerce uyanmamak geliyor içimden... Onunki hastalıktandı derseniz eğer, bizimki hastalık değil miydi sanki?

Hatırlamak güzeldir ama herşeyi değil. Keşke insan hatıralarından bazılarını sonsuza dek, bir daha hatırlayamayacağı şekilde silebilse. Bugün neyim ben? Daha dünkü çocukluklarıma gülerken nasıl o bendim diyebilirim ki... Hayır o ben değildim. Yarın da bugünkü ben olmayacağım bunu biliyorum. Zaten bunun için yazıyorum. Çünkü ben hatırlamak istiyorum... Bugünkü ben... Hatırlanmak istiyorum zaten o yüzden yazıyorum.

"...yine gece oldu,
her gece olduğu gibi..."

Ben yazmıştım bu satırları da... Hatırlıyorum... Ama nasıl diyebilirim ki o bendim. İnsan her gün değişiyor. Bugün bu satırları yazıyor, başka zaman başka satırları... Ama insan hep değişiyor. Şimdi nasıl diyebilirsiniz, iki yazıyı da aynı kişi yazıyor...

Çok şey yazdık, yaşadıklarımızı yazdık... Yaşayamadıklarımızı da yazdık... Hepiniz bir şeyler yazdınız... Kimin yazısı bir başkasına kafasından geçenleri tam olarak aktarabilir? Şiirlerimi okuduğumda kendime bile yabancılaşıyorsam bugün, bunun nedeni nedir? Onları bana yazdıran birşeyler vardı, bugün yok... Bugün yazdıklarıma neden olan ne peki?

İnsan kendine sormalı, ben kimim? Kimsin ki... Kendin için bir şey olabilirsin ancak o da gece olana kadar sürer... Kendine bile bu kadar yabancılaşan biri başkaları için ne ifade eder?

Bambaşka uğraşlar bambaşka yollar çıkarır insanın karşısına ve her yol ayrımına başka biri olarak girersin... Yol biter hatırlamak istersin...

Yol biter hatırlamak istersin ama neyi? Geçtiğin yolları mı, yolda karşılaştıklarını mı?

Bir ses gelir kulağına, bir nefes bile yeter... Ben, ben değilim artık, bambaşka biriyim dediğin an bağırmak gelir içinden. Sen başka birisin otur oturduğun yerde. Unut geçmişini, önüne bak. Benim içimde taşıdığım kalp bile başka artık, sen de sen olmayıver, ne kaybedersin...


Berkay
04,03,2007

_____________________________________
*Raskolnikov, Dostoievski'nin Suç ve Ceza adlı romanının baş kahramanı.

3 Mart 2007

27.02.2007

Gecenin olur olmaz saatlerinde usumda davetsiz misafirim olmandan bıktım artık. Misafir ağırlayacak güç kalmadı bu bedende. Konuyorum artık seni anlasana, anlasana istemiyorum artık seni! Gecenin bu vaktinde düşlerimde ne işin var senin? Gözlerinin, bakışlarının, duruşunun, dokunuşunun,, tadının… Senin bende işin ne? Git git artık, yakma canımı, küle çevirme yüreğimi, korları alevlendirme tekrar tekrar. Yoruldum, tükendim, bittim, yitip gittim. Sen küçük bir kıl kurdusun sevdiceğim. İçimi kemiriyorsun. Aşkımı yiyorsun, sevgimi, bedenimi, benliğimi, düşlerimi, dünümü, bugünümü ve yarınımı yiyorsun, doymak bilmeden yiyorsun. Yeni doğmuş bir bebek gibi. Yeni doğanlar annelerinin göğüslerinden o ilk sütü nasıl büyük bir iştahla, hiç doymayacak gibi içerlerse, sen de benliğimi işte öyle kemiriyorsun, yok ediyorsun. Ben bu sebepten ötürü yok olmuşum. İçimi sinsice, düşmanca, zevkle kemiren sen ve yaratmaktan bıkmadığın yanıtsız suallerin benliğimi bırakmadı bana. Benliğim olmadan ben nasıl var olabilirim ki? Soruyorum sana aklım cevapla beni! Lütfen yanıtla artık, bir cevap, bir ses, bir soluk, bir hayat… Sen de mi ey aklım sen de mi terk-i diyar eyledin beni? Usum almış başını çekmiş gitmiş; uçsuz bucaksız diyarlara. Beni ben yapan benliğim, aklım, düşlerim nerdesiniz? Siz olmadan ben olmam, ben; ben olamam. Dermansız yaralarımla kalakaldım öylece. Gerçeğin o ağır tokadı lodos gibi yıktı geçti beni. Yaralayıcı, tedavisiz… Dermanı sizlersiniz… arıyorum sizleri nerde olabileceğinizi bilmeden, tahmin edemeden, umarsızca arıyorum. Her biriniz apayrı diyarlarda. Bulamıyorum, bulsam da geri gelmek ister misiniz bana bilmiyorum? Bu yaralı, yitik bedende yeniden varolmayı kabul eder misiniz? Arıyorum sizleri; serseri bir mayın gibi… Sonunda lodos yaralarım kanlı iltihap akıtarak fark etmemi sağlıyor; serseri mayın kendi yüreğinde patlamış…

Öykü Ağtaş

26 Şubat 2007

YALNIZLIĞIMDA


Küf kokan kadehlerde
Yansımasını seyrediyorum yüzünün
Kaygan ellerinden kayması gibi ellerimin
Kayboluveriyorsun
Biraz utangaç, biraz ürkek
Küf kokan kadehlerde
Yüzünün yansımasını seyretmek...


Brky

30.11.2003

VURGUN


Vurgun yemiş gibi
Birden kaybederim kendimi
Seni görünce
Aniden çıkma karşıma
Yığılır kalırım bak şaka değil
Çok merak ediyorum
Olmaz ya hani
Diyelim ki benim oldun bir gün
Sence kaç gün yaşarım
O günden sonra?



Brky

07.03.2004

YOKLUĞUM


Tut ki kaçtım buralardan
Uzaklara gittim
Aramadım, sormadım günlerce
Dönmedim yıllarca
Ne düşünürsün benim için

Hiç özlediğin olur mu
Saklar mısın eğer bir mektup göndersem
Bir ömür

Ya dönsem geri
Hatırlar mısın beni
Varlığım da yokluğum da bir mi senin için
Hiç mi sevmedin beni söylesene
Gidersem üzülmez misin
Dönersem sevinmez misin?


Brky
03.04.2004

UMARSIZ


gözlerim kapalı
hayalim sensin
ellerim boş
yüreğim sende
ayaklarım yere basmıyor
aklım havalarda
gözlerim aralı
karşımda sen
ellerim boş
ortalık sessiz
sokaklar karanlık
göz yaşlarımda sen
sensiz ben
sensiz hayat
sensiz ölüm
her şey boş...



Brky
08.10.2003

17 Şubat 2007

TEK BAŞIMA



Çoktan girdim gecenin koynuna
Ve sen artık ne kadar ararsan ara
Bu, etrafımı saran sessizlik
Kavuşturur mu seni bana
Çok mu uzaklaştım yoksa senden?
Ne olur söyle
Ne işim var benim burada?

Karanlıkta parlayan gözlerin
Tek sebebidir yazdığım şiirlerin
Ve duyduklarım
Kendi çığlıklarım değiller artık
Kurtuldum sesimden
Ne anlamsız bir kavram bu zaman
Ağzına kadar durgun
Ve bedenim ateş
Tıpkı ellerin gibi...

Çırılçıplak ayazda kaldım
İçimi titreten rüzgar, sen misin?
Şimdiye kadar hep acıttın beni
Ama artık umursamıyorum sevdiğim
Yeni şeyler öğrendim
Yeni şeyler denedim hayatta
Ve sevgi saçtım ortalığa
-ama toplayan olmadı.

Yine tek başımayım...


Brky

24.12.2002

ŞEHRİN ORTASINDA



şehrin ortasında
peşinde sürükleniyorum
kimseyi görmüyor gözüm
aklım sende
gözlerimde yaş
her yan kalabalık
ömür kısa
yakalasam bırakmam ya
yetişemiyorum sana...


Brky

06.11.2003

NASIL SEVGİLİ



Kurumuş pınarın başındaki
Susamış gezgin gibiysen
Annesine sarılan
Korkmuş bir çocuk gibiysen
Fırtınalarla oyun oynayan
Küçük bir sandal gibiysen
Ya da
Akrebi düşmüş
Eski bir duvar saati gibiysen
Seni o zaman sevebilirim

Gezginin içindeki istek
Çocuğun yüreğindeki sevgi
Sandalın sahip olduğu güç
Acımasız zamanla
Alay edebilme yetisi sende varsa
Seninle her yere gelirim
Eğer böyleysen
Seni sevebilirim...



Brky
04.04.2004

GEREKSİZ ŞİİR



bitmez bu şiir
bir başlarsa
hem ne gerek var yazmaya
sonunda ayrılık varsa



Brky
09.11.2003

14 Şubat 2007

Kitap Önerisi 2: Doğunun Limanları (Amin Maalouf)

"Ölüme son çare olarak bakmalısın. Hiç kimsenin seni alıkoyamayacağını bil. Ama ölüme gidebileceğin için onu yedekte tut; sonuna kadar.

Diyelim ki gece bir kâbus gördün. Bunun bir kâbus olduğunu bilirsin ve kurtulmak için başını biraz oynatman yeter. Her şey daha basit, daha dayanılır hâle gelir ve bir bakarsın en korktuğun şeyden zevk alır olmuşsun. Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa...

Hayat budur de,

ikinci kez çağrılacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatmaca oyunu, maskeler oyunu. Onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak, ister izleyici olarak. İzleyici olman daha iyi, içinden kolay çıkarsın. "Son Kurtuluş Çaresi" yaşamama hep yardımcı olmuştur. Elimin altında olduğu için, bu çareye hiç başvurmadım. Ama ahretin direksiyonu elimin altında olmasaydı, kendimi tuzağa düşmüş hisseder ve bir an önce kaçmaya bakardım."


"Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Kalabalık, Ermeni mahallesini yağmalamıştı. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce." Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu ve Beyrut ile Fransa arasında yaşamı sürükleyen İsyan. Doğunun Limanları bu yüzyılın başını, bir insanın trajik öyküsünün içinden anlatıyor. Amin Maalouf son romanı. Doğunun Limanları ile yine YKY'de.

12 Şubat 2007

SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...



Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık, neye yarar


N.Fazıl Kısakürek