17 Mart 2007

BİR BİLSEN




Tutamadım sevdanı bir tanem
Gözlerin güneş parçasıydı
Ellerin ateş
Tutamadım ellerinden...

Sevdasız kaldım
Düş bile kuramadım
Yalnız kaldım
Kaç gece rüyalarda aradım seni
Kaç gece buldum
bilemezsin...

Gördün mü sevdasını dağlara yazanı hiç
Ben yazdım
Kocaman bir dağa hem de
Senin adını verdim ona
Ne kadar da mutlu oldu...

Ne ateşli gözlerdi onlar
Ne bakışlar yayardı
Ben bakamadım bir tanem
Utandım –hem de nasıl- bilemezsin...
Onun için tutamadım ellerinden, çekindim
Sen de uzatmadın ellerini
Nasıl isterdim oysa...

Seni hep yazdım bir tanem
Hep söyledim, düşündüm
Yorulmadım hiç
Şimdi bile nasıl dincim
Nasıl seviyorum seni...

Bir bilsen...


26.04.2004
Brky

ZİYAN EDİLMİŞ ANLAR




ziyan edilmiş anlarım var
yalnız gecelerimde hatırladığım
iç acıtan anlar
her hatırlayışta
boğuk bir toz kalkar yüreğimden
iki damla yaş dökülür gözlerimden
çok anım var böyle çok
hepsi de ziyan edilmiş anların tanığı
ziyan edilmiş anlarım var
yalnız gecelerimde hatırladığım
ve unutulması mümkün olmayan...


24.02.2004
Brky

YALNIZLIK



Ne kötü bir rüya
İçinde yaşıyorum hayatın
Hayat kalabalık
Ta kendisiyim yalnızlığın


13.11.2002
Brky

Kitap Önerisi 3: Suç ve Ceza (Dostoyevski)


"İşkence şimdiden mi başlıyor, vicdan azabı şimdiden mi başlıyor? İşte, evet evet, işte! Gerçekten de başlıyor!"
Gerçekten de, az önce pantolonunun parçasından kestiği tirfillenmiş parçalar yerde, odanın ortasında sürünüyordu, içeriye birisi gircek olsa ilk bunları görürdü.
"Ne oluyor bana böyle?" diye haykırdı yarı çılgına dönmüş bir halde.
Bu sırada tuhaf bir şey geldi aklına. Belki de giysileri baştan aşağı kana bulanmıştı, ama kendisi sadece yeteneklerini iyice yitirdiğinden bunları göremiyordu. Olur mu olur! Çünküt gerçekten de aklı, kavrayışı yerinde değildi. Birden para kesesinde kan lekeleri bulunduğunu anımsadı. "Eyvah! Öyleyse cebimde de kalmıştır, çünkü keseyi oraya tıkıştırdığımda hâlâ nemliydi." Cebini tersyüz etti aceleyle ve gerçekten de astarda kan lekeleri vardı..."

13 Mart 2007

4. Kişisel Gelişim Günleri Fotoğrafları




Aşağıdaki adresten indirebilirsiniz.

(Bunlar Hilal'in fotoğraf makinesiyle çekilenler.)

Toplam 33 Fotoğraf (1024*768)
Boyut: 2,62 MB



http://rapidshare.com/files/20810659/PDA_Hilal.rar.html

4 Mart 2007

Geriye ne kaldı... Bir şey kalmalı mıydı?



Geriye ne kaldı... Bir şey kalmalı mıydı?

Bir şey görürsün, sana bir çok şeyi anımsatan... Bir çok zaman geçer, o küçücük şeyi unutturmaya yetmez.

Bir arkadaşımla sohbet ederken, "ben sürekli azalan bir şeye 'sahibim' demem" demiştim. Ama yanılmışım. Sahip olduğum pek çok değer yitip gitti çoktan... Bazen kendimi Raskolnikov* gibi yatağa mahkum etmek ve günlerce uyanmamak geliyor içimden... Onunki hastalıktandı derseniz eğer, bizimki hastalık değil miydi sanki?

Hatırlamak güzeldir ama herşeyi değil. Keşke insan hatıralarından bazılarını sonsuza dek, bir daha hatırlayamayacağı şekilde silebilse. Bugün neyim ben? Daha dünkü çocukluklarıma gülerken nasıl o bendim diyebilirim ki... Hayır o ben değildim. Yarın da bugünkü ben olmayacağım bunu biliyorum. Zaten bunun için yazıyorum. Çünkü ben hatırlamak istiyorum... Bugünkü ben... Hatırlanmak istiyorum zaten o yüzden yazıyorum.

"...yine gece oldu,
her gece olduğu gibi..."

Ben yazmıştım bu satırları da... Hatırlıyorum... Ama nasıl diyebilirim ki o bendim. İnsan her gün değişiyor. Bugün bu satırları yazıyor, başka zaman başka satırları... Ama insan hep değişiyor. Şimdi nasıl diyebilirsiniz, iki yazıyı da aynı kişi yazıyor...

Çok şey yazdık, yaşadıklarımızı yazdık... Yaşayamadıklarımızı da yazdık... Hepiniz bir şeyler yazdınız... Kimin yazısı bir başkasına kafasından geçenleri tam olarak aktarabilir? Şiirlerimi okuduğumda kendime bile yabancılaşıyorsam bugün, bunun nedeni nedir? Onları bana yazdıran birşeyler vardı, bugün yok... Bugün yazdıklarıma neden olan ne peki?

İnsan kendine sormalı, ben kimim? Kimsin ki... Kendin için bir şey olabilirsin ancak o da gece olana kadar sürer... Kendine bile bu kadar yabancılaşan biri başkaları için ne ifade eder?

Bambaşka uğraşlar bambaşka yollar çıkarır insanın karşısına ve her yol ayrımına başka biri olarak girersin... Yol biter hatırlamak istersin...

Yol biter hatırlamak istersin ama neyi? Geçtiğin yolları mı, yolda karşılaştıklarını mı?

Bir ses gelir kulağına, bir nefes bile yeter... Ben, ben değilim artık, bambaşka biriyim dediğin an bağırmak gelir içinden. Sen başka birisin otur oturduğun yerde. Unut geçmişini, önüne bak. Benim içimde taşıdığım kalp bile başka artık, sen de sen olmayıver, ne kaybedersin...


Berkay
04,03,2007

_____________________________________
*Raskolnikov, Dostoievski'nin Suç ve Ceza adlı romanının baş kahramanı.

3 Mart 2007

27.02.2007

Gecenin olur olmaz saatlerinde usumda davetsiz misafirim olmandan bıktım artık. Misafir ağırlayacak güç kalmadı bu bedende. Konuyorum artık seni anlasana, anlasana istemiyorum artık seni! Gecenin bu vaktinde düşlerimde ne işin var senin? Gözlerinin, bakışlarının, duruşunun, dokunuşunun,, tadının… Senin bende işin ne? Git git artık, yakma canımı, küle çevirme yüreğimi, korları alevlendirme tekrar tekrar. Yoruldum, tükendim, bittim, yitip gittim. Sen küçük bir kıl kurdusun sevdiceğim. İçimi kemiriyorsun. Aşkımı yiyorsun, sevgimi, bedenimi, benliğimi, düşlerimi, dünümü, bugünümü ve yarınımı yiyorsun, doymak bilmeden yiyorsun. Yeni doğmuş bir bebek gibi. Yeni doğanlar annelerinin göğüslerinden o ilk sütü nasıl büyük bir iştahla, hiç doymayacak gibi içerlerse, sen de benliğimi işte öyle kemiriyorsun, yok ediyorsun. Ben bu sebepten ötürü yok olmuşum. İçimi sinsice, düşmanca, zevkle kemiren sen ve yaratmaktan bıkmadığın yanıtsız suallerin benliğimi bırakmadı bana. Benliğim olmadan ben nasıl var olabilirim ki? Soruyorum sana aklım cevapla beni! Lütfen yanıtla artık, bir cevap, bir ses, bir soluk, bir hayat… Sen de mi ey aklım sen de mi terk-i diyar eyledin beni? Usum almış başını çekmiş gitmiş; uçsuz bucaksız diyarlara. Beni ben yapan benliğim, aklım, düşlerim nerdesiniz? Siz olmadan ben olmam, ben; ben olamam. Dermansız yaralarımla kalakaldım öylece. Gerçeğin o ağır tokadı lodos gibi yıktı geçti beni. Yaralayıcı, tedavisiz… Dermanı sizlersiniz… arıyorum sizleri nerde olabileceğinizi bilmeden, tahmin edemeden, umarsızca arıyorum. Her biriniz apayrı diyarlarda. Bulamıyorum, bulsam da geri gelmek ister misiniz bana bilmiyorum? Bu yaralı, yitik bedende yeniden varolmayı kabul eder misiniz? Arıyorum sizleri; serseri bir mayın gibi… Sonunda lodos yaralarım kanlı iltihap akıtarak fark etmemi sağlıyor; serseri mayın kendi yüreğinde patlamış…

Öykü Ağtaş